10082020 ~ 2149~~~
"Sadece bir kaç ay. Hemen döneceğim tamam mı?"
Yaşlı kadın çiçekleriyle konuşuyordu. Onları bırakmak zor olacakmış gibiyken kendisini izleyen iki gencin ne hissettiğinden habersizdi.
"Umarım büyükannemi bırakıp gelene kadar çiçeklerin başına bir şey getirmezsin."
Wonbin uykusuz gözleriyle büyükannesini izlerken hemen yanında duran bedene seslenmişti.
Yüzüne bakmıyordu. Bir karşılık beklemişti ama herhangi bir yanıt veren olmamıştı.
Kafasını çevirdiğinde ise karşılaştığı tek şey ona bakan bedenin bıraktığı sakin gülümseyişti.Seunghan'a karşı kaba davranıyor olabilirdi fakat ne yanındaki umursuyordu bu halini ne de Wonbin. Nedensiz çocuk gibi kıskanıyordu büyükannesini. Seunghan'ın da bunu anlaması uzun sürmemişti.
"Lütfen iyice dinlenin Bayan Park. Döndüğünüzde burada bekliyor olacağım sizi, çiçeklerinizle."
Seunghan aniden kurduğu cümle eşliğinde büyükannesine sarılırken Wonbin beklemediği anda aldığı yanıta karşı gülebilmişti sadece.
Aradan geçen uzun zamanın ardından büyükannesini ziyaret ediş sebebi onu ailesinin yanına götürmeye ikna etmekti. Uzun süredir yalnızdı. Sağlık sorunlarını ise hep ertelerdi ve torunu dahil oğluda kendisi için endişe ediyordu.
Bir süre dinlenmesinin karşılığında büyükannesine gözü gibi baktığı çiçekçiye sahip çıkacağına dair söz vermişti Wonbin.
Onunla olmayı her şeyden çok sevdiğinden, içinde bulunduğu çiçekçide onunla anlam kazanıyordu. Şimdi Seunghan'a sarılarak neşeli kahkahalarını sunan yaşlı kadın olmadan ne yapacağı konusunda kendiside bir o kadar meraklıydı.
Şüphesiz müdavimleri Seunghan'ı da artık pek görmezdi. Bir kaç ayını tıpkı büyükannesi gibi dinlenerek geçirme düşünceside zahmetsizce aklına konulduğunda hissettiği sakinliği sevmişti.
Büyükannesi ona gençken bazen koşmaktan yorulduğunda yürümenin nasılda huzurlu olduğundan bahsetmiş ve çiçeklerinden uzakta dinlenirken torunuda onunla yavaşlama kararı almıştı akan zamana inat.
Kitaplar okur, çiçek kokularıyla uyanırdı sabaha. Sakinliğin ve sessizliğin tadını çıkarırken uyurdu yarının endişesi olmadan. Ve güzelim gözlerini açardı mavi gökyüzüne. Geçen zaman büyükannesini iyileştirdiğinde ise huzurlu çiçekçiyi yeniden sahibinin ellerine bırakarak dönerdi endişeli dünyasına.
Fakat huzurla dönerdi bu sefer, üstesinden gelirdi böylelikle. Öyle umut ediyordu en azından.
Yağmurla karşılamıştı onu ilk yalnız gününün sabahı. Çiçekçinin camlarını aralık bırakmıştı. Yağmur damlalarının sesi karışmıştı plaktan yükselen müziğe. Çiçek kokularıyla birlikte doluyordu burnuna toprak kokusu.
Kimsenin gelmeyeceğini düşünmüştü fakat birkaç müşteri uğramış, büyükannesine iyi dileklerde bulunmuştu.
Wonbin'in gözleri ise Seunghan'ı arıyordu. Çiçekleri tamamen solmuştu. Hemen karşısında duran saksıda öylece onca canlı ve renkli çiçeğin arasında varlığını hiç olmadığı kadar belli ediyordu.
Seunghan getirdikten sonra büyükannesinin uğraşlarına rağmen solmuşlardı üstelik. Yeni bir çiçek almayı reddetmişti. Çiçeklerin bu halini henüz görmemişti. Oturduğu yerden kalkarak solmuş saksıyı parmakları arasına alıp Seunghan'ın gelince göremeyeceği bir yere gizledi.
Büyükannesine herzaman neşeyle ve güler yüzle yaklaşsa dahi iyi günlerden geçmediğine emindi. Zorlanıyor olmalıydı ki yanında dinlenebileceği tek kişide gitmişti. Huzurlu çiçekçisi ise huysuz bir torunun ellerine kalmıştı.
Çok fazla düşündüğünden haline gülerek saç tutamlarını karıştırdı ve kahvesini almak için mutfağa yöneldi.
Derken beklediği kişi nefes nefese kalmış şekilde belirdi çiçeklerin arasında. Yağmura yakalanmıştı ve ıslaktı saçları. Alıştığı Bayan Park'ın yokluğu zaten iyi başlamayan gününün tuzu biberi olmuştu. Güçlükle nefes alıp kendisinden pek hazetmeyen torunu aramaya koyuldu.
"Kimse yok mu?"
"Buradayım."
Sakin seslenişiyle görünmüştü Wonbin. Büyük güzelim parlak gözlerinde takılı kalmıştı Seunghan'ın yorgun gözleri.
"Çiçeklerimi almaya gelmiştim."
Wonbin anlıyormuşçasına onaylamıştı genci. Ardından kupasını bıraktığı masanın çekmecesinden küçük bir kutu çıkararak aralamıştı dudaklarını.
"Büyükannem yanında götürdü onları. İyileştirip getireceğini söyledi. O çiçekler büyükannemin huzuruna alışmış."
Seunghan'ın çatılan kaşlarını pek umursamadan elindeki kutuyu uzatmıştı üşümüş olana.
"Bu çiçek tohumlarını Seunghan'a ver dedi. Kendi huzurunla büyütürsen solmazlarmış."
"Huzur?"
"Zor günlerin için teselli."
Seunghan gözlerinin dolduğunu hissetmişti. Şimdi huzur bulduğu ortam sadece canını yakıyordu ve sıkışıyordu ruhu.
Soğuk elini bulmuştu Wonbin'in sıcak parmakları ve avuç içine bırakmıştı mis kokulu çiçeklerin tohumlarını.
~~~
02092020 ~ 1300
Syglr
Svglr
ŞİMDİ OKUDUĞUN
solan bitkiler ve birazda güzelim gülümsemeler / hanibani
Fanfiction"Belki de çiçeklerle sohbet etmiyordur?"