6.BÖLÜM:İKİ UCU CAN ALAN SİLAHLAR

294 229 218
                                    

Keyifli Okumalar.

6.BÖLÜM: İKİ UCU CAN ALAN
SİLAHLAR

"Can kırıkları ve göz yaşları acıyı değil gücü simgeler. Sen busun, gücünü kalkan olarak kullanan ve nefrete feda eden bir savaşçısın güzel kadınım ama unutma savaşçıların da yenemeyeceği bir duygu vardır: Aşk..."

Her bir yeni adım aynı zamanda yeni bir doğuş demekti. Verdiğimiz kararlar bizi yeni bir yola sürüklerdi, bir rüzgara kapılan yaprak misali biz ise oraya savrulurduk. Savrulurken canımız yanardı, bazen bu yoldan vazgeçmek isterdik ama pes etmezdik çünkü kazanç pes etmekten geçmezdi.


Nefes aldığın her an aslında birer kazançtı, yaşıyorduk ve nefes alıyorduk. Birçok insan bundan mahrumken bizim nefes almamız büyük bir kazançtı, öldüğümüzde bu kazançımız elimizde olmayacaktı. Toprağın altındaki kemiklerimizden ibaret olacaktık, şimdi ki halimizden nefret ederken bir gün bu halimize dönebilmek için yalvaracaktık.

Her kazanç beraberinde mutluluğu getirmezdi elbette sadece bir anın verdiği hisle mutlu olur ve sevinirdik. Çünkü insan buydu, sadece bir anla mutlu olup bir anla üzülürdü oysa ki asıl an kalbin hissettiği acıydı.

Bir çocuk hayatın güzelliklerini önüne seren dünyayı kötü bilmezdi, dünya neden kötü bir yer olabilirdi ki? Dünyanın göz kamaştıran güzellikleri vardı: Denizler, okyanuslar, dağlar ve ormanlar... İnsan bunları gördüğü zaman dünyayı bir yuva görür ve hayatına aşık olurdu. Ama bu dünyanın kötülükleri de vardı: İnsanlar... Bu dünyanın tek kötülükleri insanlardı, çünkü içindeki arzularına yeni düşüp iblise istediğini veren tek varlıktı.

Her kötülüğü iblisten bilmek hataydı çünkü biz ona uyduğumuz için kötülük yapardık ve yayılmasına sebep olurduk. Oysa ki bu hayatta uzak durmamız gereken tek kişi iblisti, kalbin düşmanı ve aklın zehriydi. İnsanı kandırabilirdi ama eğer bir insanın kalbi temizse iblis o insana bulaşmazdı çünkü aydınlığın kirden daha güçlü olduğunu bilirdi.

Bu hayatta insanlar aydınlığa yöneldikleri kadar kire de yöneliyorlardı. Bu bir seçimdi, sonucu ne olursa olsun bir seçimdi. Ve her insan bir gün seçimlerinin sonucunu görecekti.

Günler hızla önemini kaybederken ben artık nerede olduğumu şaşırıyordum. Bir aydır yaşadığım olaylar belki de bir kitaba konu olabilirdi ama acımı asla hissettiremezdi. Ailesini kaybeden bir çocuğu hiçbir yazar okuruna tam anlamıyla hissettiremezdi çünkü insan anlamazdı ve görmezdi perdenin arkasındakileri.

Nefesimin kesildiğini hissediyordum, elimde bir bıçak vardı. Bu bıçak ya kalbime yakındı ya da nefretime. Kalbim abimdi: benim her şeyim, hayat kaynağım. Nefretim Amor'du: öfkemin başlangıcı ve nefretimin kurbanı. Ve ben ikisine de zarar verecek bir bıçaktım, can yakardım ve en önemlisi insanları hayal kırıklığına uğratırdım.

Abimin yüzüne bakamıyordum çünkü bana nasıl baktığını biliyordum. O öfkeyle harmanlanan kahve gözleri beni öldürürdü ve ben bir daha ölmek istemiyordum. Yüreğimdeki sızının acısı daha geçmemişti ve karşımdaki adam buna yenisini ekliyordu.

Amor'un gözlerine baktım, gözlerinde bir umut vardı. Ama nefrette vardı bunu da biliyordum. Oda bana bakıyordu ve gülümsüyordu, çok güzel gülümsüyordu. O gülümsediğinde sanki babamın katilinin o olma ihtimalinin olmadığını düşünüyordum. Bu kadar güzel gülen bir adam nasıl katil olabilirdi?

Sertçe yutkundum, seçimler hep zordu. Sonu iki yola çıkardı, ölüm ya da yaşam. Yaşamı seçen çoktu ama ölümü seçen yoktu. Kim göz göre göre ölmek isterdi ki? Bu hayattan bıkan ve yaşamak istemeyen biri bunu isterdi elbette ama ailesi onu bağlardı beni de abim bağlıyordu.

ELZEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin