1.BÖLÜM. YARIM VE EKSİK.

128 82 30
                                    

Gizli bir düştün. Gizemin beni şehrine yolcu etti. Şimdi kayboldum senin izbe sokaklarında. Korkulara bağlı değilim. Ama en büyük korkum bir gün bu duygunun hep benimle kalması. Kimsesizken bile kaybedeceklerimden hala korkuyorum. Çünkü Belkide sandığım kadar kimsesiz değilimdir.

❄️


Zamanla ne ağrı ne bir sızı kalacaktı. unutmak iğleşmekti. unutmak ertelemekti...

Hep biri var. Ama yokmuş gibi geliyor. Baktığın her yerde var. Ama sen göremiyorsun. Günlerce arıyor. Ve sonra yoruluyorsun. Bir zaman sonra bir bekleyiş içindesin. Her kapına gelenin bir umut içinde "belki odur." diye kalkıp baktığında hala o görünmez yaranın acısının seninle olduğunu anladığında işte o zaman. Bir kez daha çöküyor omuzların. bir kez daha yıkılıyorsun.

Yarın belki bugün belki gelir. Diyerek koca bir zamanın sonuna geldiğinde. İşte o tam karşında. Yakında. Ve o yara artık acımıyor. Çünkü ilacı onun karşısında. Ama yenede izi sancı veriyor. Çünkü bir kelebeğin ömründesin. Şimdi kalkıp gidip sarılabilir misin ona. Belkide adımlarım beni ona yetiştirmeyecek kadar güçsüzüm diyorsundur. Vazgeçmek böyle bir şey mi. Yıllarca vazgeçmeyip onu bulduğunda pes etmek miydi aşk. Öyleyse insanlar aşık olmamalı. Çünkü aşk yaşatarak öldürüyor. Aşk umutlarla insanı ayakta tutup günün sonunda vazgeçerek öldürüyor.

Cümleler bazen fazla acımasızdı.  gözlerin bıraktığı hasarı. kelimeler tamamlardı. Sesizlik insanlara verilen bir cezaydı. susarken kendine zarar verirsin. konuşurken ise insanları kırarsın. 

Oysa ki benim üstüne konuşalacak bir hayatım yoktu. başkalarının aksine öfkeliydim. ve kelimelerim hep fazla  acımasız olması için bilerek seçerdim Ben çok kırıldım birazda onlar kırılsın. anılar artık bir geçmiş olamayacak kadar çok hasarlıydı. bizim iç dünyamızda ki hastalıklar şimdi bize çok yakındı. bana etfafimda ki herkese sıçramıştı o hastalık. hepimiz iyi oyuncuyduk. Her birimiz kendisini kandırmakla çok iyi bir yalancıydı.

"Şeva bana biraz daha çorba doldursana" diyen mehil'in sesiyle düşünceler arasından çekildim.
Çenemin altına koyduğum elimi yavaşça ayırdım. mehil boş tabağını uzatmış doldurmam için bekliyordu. ona boş gözlerle baknakla yetidim.  

Herkesin aksine onun keyfi yerinde gibiydi. yada aramızda en iyi oyunu o oynuyordu. bilmiyordum yada  insanlara bakınca onları çözecek  kadar zeki değildim.ablam bu akşam yemeğe inmemişti. ruhsuz bir evdi sesiz değildi ama neşeli seslsr değildi. bugün ise her günden daha farklıydı.

Bişeyler yanlıştı. hatta gerektiğinden fazla yanlış vardı.

Sözde Eniştemle olan tartışmalarından sonra eniştem kapıyı çarpıp gitmiş.  ablam ise odasına kapanmıştı. peki ne içindi bu kavga. onlar birbielerini sevmedikleri gibi kendi işlerine karışmaz sorgulamazlardı.

nedensizce bu moralimi bozmuştu. Ayrıca bu son günlerde artık eskisi gibi bana nefretle bile bakmıyordu ablam. daha kötüsü vardı. kadın bana resmen koca bir boşluk muşum gibi boş gözlerle bakıyordu. 

Yaz bunu şeva. neftetin ilerleyen halı bu değil. bu işte bir iş var kesin.

Bakışları mı kaldırıp karşımda oturmuş bir telefonuna birde yemeğini yiyen mehile çevirdim."Mehil Annen sana hiç birşey söyledi mi?"diye sordum merakla. mehil omuz silkip umursamazca "Annemden bahsediyoruz değil mi?" dedi Alayca. görende onun annesi değilde milletin annesinden bahsediyorum gibi bir tavrı vardı.

SAU RAWES (SERİSİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin