***
Gülsüm ve ailesinin düğün konusunu konuşmalarının ardından tam 2 hafta geçmişti. Bütün aileyi bir heyecan ve telaş sarmıştı, ama gülsüm bu düğünün olmaması için " Allaha" yalvarıyordu. Belki başka birisi olsa bu kadar dert etmezdi genç kız ama evleneceği kişinin sürekli ona bakan o adam olduğunu öğrendiği günden beri hayat ona zindan olmuştu...
" 3 ay sonra"
Gülsüm artık evlenmişti. O kabus dolu evlilik hayatı başlamıştı. O adamı hiç semiyordu. Ona hala " o adam " diyordu çünkü " kocam " demeye alışmamıştı, ve alışmakta istemiyordu..
Hiç bir şeyle ilgilenmiyordu gülsüm,ne kocası umrundaydı, ne de komşuları. Adeta hayata küsmüştü genç kız. Kocası ali bey de bunun farkındaydı ama bu durum onun açısından fazla bir sorun teşkil etmiyordu. Çünkü aslında o da ne severek nede isteyerek evlenmişti.
***
Ali beyin ağzından
Kahvede arkadaşlarla oturuyorduk. Bir süre sonra canımız sıkıldı oturmaktan ve dışarı dolaşmaya çıktık bizim grupla. Ne de olsa işsiz adamlardık. Gerçi ben bi süre kağıt fabrikasında işe başlamıştım ama sonra patronla anlaşamadık ve ordan ayrıldım. O beni kovduğunu söylemişti ama ben kabul etmiyorum. Ne de olsa ben istemedikçe kimse beni kovamazdı. Neyse, biz ilerlerken bizim çocuklar bahçede sebze toplayan kızı görmüşler ve koyu bir sohbete dalmışlardı. Valla ne yalan söyliyim bu kız tam tabiriyle " bir içim su". Beni kendi düşüncelerimden ayıran arkadaşım ahmet oldu.
" Baksana bizim oğlan kıza abayı yakmış, ama kız yüz vermiyo. Ne o ali aşık mı oldun yoksa."
Ben sinirlenirken bütün arkadaşlarım ahmetin dediğine katıla katıla gülüyorlardı.
" Saçmalama oğlum ne aşık olması. Bu devirde kim kime aşık olmuş "
" Ha kız seni sevse olucan yani " ahmetin çenesi düşmüştü gene, ve ben küplere binmek üzereydim. Tam bir şey söylicektim ki o kız bi ara buraya doğru baktı. Tabi bende söyliyeceğim lafı yutmak zorunda kalmıştım.
" Bak bak! Kıza nasıl da bakıyo."
" Ama kız ona bakmaz abi. Bi kıza bak bi de aliye bak" demişti ziya arkadaşımız. Bunlar sabah sabah beni uyuz etmek için kesin anlaşmışlardı. Yoksa normalde böyle laflar etmezlerdi.
" Ne varmış tipimde. Mis gibi adamım işte bi işimiz yok kardeşim. Daha ne?"
" Oğlum sorunda ordaya. Kız bi içim su nerdeyse. Şimdiye kadar evlenmedi de. Hem gelen teklifleri reddediyomuş. Boşa ümitlenme bu kız sana bak - maz!" son sözünü heceleyerek söyleyen ahmete iyice sinir olmuştum.
Bende " Varmısın iddiasına."
" Varım nesine?"
" Ben kazanırsam bir paket sigaranı alırım" dedim.
O da " Ben kazanırsam 3 paket sigara isterim."
" napcan oğlum o kadar sigarayı?"
" Babama satacam. Oğlum ahmet, sen kıza baka baka kafayı uçurmuşsun. Napılır sigarayla. Tabi ikisi benim, diğeri ziyanın." demişti. Böylece bende bi iddia üzerine evlenecektim. Tamam kabul kız güzeldi ama ben aşık olacak adam değildim. Ben tek eşliden yana değildim. Bizim gruptaki erkekler evlenmişti ve bir bekar bendim. Mutluydum da hayatımdan. 33 yaşındaydım ama napalım yani, zaman bu durmuyo ki yerinde. İllaki yaşlanıcaz.
O gün ailemle konuştum ve o kızla evlenmek istediğimi söyledim. Annem bu fikre balıklama atlarken, babam önce işimin olmasını söylemişti. Bende tabi yalandan bi evet deyiverdim.
İki gün sonra annemgil gidip kızı istemişler ve kızın aileside biraz düşüneceklerini söylemişler. İlla işi yokuşa sürecekler. Ne var yani verse turşusunu mu kuracak? Annemle babam bir hafta sonra gittiklerinde ise kızı almışlar. Ben de bunun verdiği sevinçle gidip ahmetten sigaramı almıştım. Adının daha yeni gülsüm olduğunu öğrenmiştim. Kız çok saftı ve sürekli insanlara yardım etme çabasındaydı. Anlamıyordum bir türlü. Sonuçta insanlar çiğ süt içmiş, nankör kişilerdi. Bu kız neden sürekli onlara yardım ediyordu ki..
***
Gülsümün ağzından
Eve geç gelmişti. Sinirli ve sarhoştu. Sanırım yine işten kovulmuştu. Zaten hiç bir işte 2 aydan uzun bir süre çalışmamıştı. Hep işlerin ona uygun olmadığını söyleyip dururdu. Ne zaman işten kovulsa ya da patronuyla kavga etse, eve sinirli ve sarhoş gelirdi. O sarhoş anlarında ne yaptığını bilmek istemiyordum çünkü onu görmek bile midemi bulandırırken bide boş vakitlerimi onu düşünerek harcayamazdım.
Babam beni kendi gözünden bile sakınan insanken, nasıl olmuştu da beni bu adama vermişti. Biz aliyle nişanlıyken babam yanıma gelip nişanı atmamı söylemişti. Niye diye sorduğumda, sebebini sormamamı sadece nişanı atmamı istemişti. Babama hayır dediğimde büyük bir şaşkınlık içinde bana bakınca açıklama gereği hissetmiştim.
" Baba ben nişanı atamam "
" Niye? Sen değil miydin evlenmem diyen?! Al işte sana bor fırsat." demoşti sinirle.
" Baba! Sen beni o adama sattın. Bana fikrimi bile sormadın. O adam nasıl biri diye araştırmadın. Şimdi gel...."
" Şimdi öğrendim!" diye bağırmıştı.
" Neyi?"
"....."
" Baba! Neyi şimdi öğrendin "
" O adamın iti biri olmadığını. Herkesin ondan nasıl bahsettiğinden haberin var mı? Senin üzülmeni iste.."
" Sakın baba! Sakın bana üzülmiyim diye bunları yaptığînı söyleme. Ben sana dedim. Anneme dedim. Evlenmek istemiyorum dedim. Sen ne dedin hatırlıyor musun? " senin için en iyi damadı ben seçicem". Bu muydu senin iyi damat dediğin. Üzülmemi istemiyosun ama beni üzenlerin, gururumu incitenlerin en başındasın. Peki yüzüğü attım diyelim millete ne diceksin? Arkamdan yapılan dedikoduları nasıl susturucaksın? Bunlarıda düşündün mü?"
" Yeter!"
O an yere düştüğümü anladım. Yanağım sanki uyuşmuştu. Yerden kalkamıyordum. Şu anda çok aciz bir haldeydim ve ben bundan nefret ederdim. Çaresizlik benim baş düşmanımdı. Bu düşüncelerimden babamın sesiyle ayrılmıştım.
" Mademki yüzüğü atmıyosun o zaman evlenince de burdan gidersin. Bizi ne ara ne de sor"
Babamın bu sözleri beynimde balyoz etkisi yaratmıştı. Tamam biraz ileri gitmiş olabilirdim, ama söylediklerimde haklıydım. Bi an bunları nasıl söylediğimi düşündüm. Sanırım aylardır kimseyle konuşmamıştım ve babamın söyledikleriyle çok sinirlenmiştim, ama o bana buraya vir daha gelmememi söylemişti. Bi an hangisine yansam bilemedim. Nefret ettiğim bi adamla başka bir şehirde yaşamak mı, babamın beni önce hiç kimseye vermeyip sonra ansızın çıkagelen bi adamla baş göz etmesi mi, yoksa en kötüsü tüm bunların sorumlusu annem ve babam iken beni suçlayıp, sırf nişanı atmadım diye beni evden kovmaları mı?
Aslında o gün anladım ki hayatımın o acımasız ve cehennem dolu günleri, daha yeni başlıyordu...
" Hayat o kadar acımasızdır ki, her şey güzel dediğiniz anlarda nerden geldiğini bilmediğiniz bir darbeyle yıkılıp gider hayallerimiz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
geçmişin izleri
Romancebir anne, sevdiklerini korumak çocuklarını kendi geçmişinin izlerinden korumak için canını bile verebilecek biri. 3 çocuk, kendilerini bırakıp giden bir babaya ne kadar nefret besliyorlarsa, ne olursa olsun onları bırakıp gitmeyen ailelerine o kadar...