2.1

20 4 14
                                    

Lavinya Fersoy;

Düşünüyorum, acı çekiyorum ve üzülüyorum.

Bu bir döngüydü, benim kaderimin çarklarıydı.

Hayatımda olan biten ne varsa geç öğrenmiş hatta belki de öğrenememiştim. Kendi hayatımın bir yan rolüydüm her zaman.

Bu sefer böyle olsun istemiyordum, o yüzden sapık dediğim kişiyle buluşmayı kabul etmiştim.

Önce arabasına binmiş, şoförün bütün ısrarlarıma rağmen konuşamamasıyla yolu tamamlamıştık. Kim olduğunu bilmediğimden, bana bir şey olma ihtimaline karşılık konumumu yakınlarımla paylaşmıştım bile.

Çünkü kadın olmak böyle bir şeydi, her an başınıza bir şey gelebilir ve kimse hesap vermezdi. Kadın yine kendini düşünür, hayatında aldığı sorumlulukların üstüne birisini daha eklerdi.

Şimdiyse yine bu düşüncelerimin tedirginliğiyle oturduğum sandalyede kıpırdandım, zaman geçtikçe içimdeki gerginlik de korku da artıyordu.

Stresle ayağa kalkarak bulunduğum terasın ucuna ulaşıp kollarımı tırabzanlara yasladım. Akşamın serinliği vücudumu yavaşça okşuyor ama asla rahatsız etmiyordu.

Dalgalı salık saçlarımın narince uçuştuğunu hissetsem de umursamadım, şu an oldukça iyiydi. "Neredesin sen?" diye mırıldanırken arkamdan gelen ayak seslerini duydum.

Az önce ufak sakinliğe uğramış vücudum yine gerginlikle kaskatı kesildi. Hem arkamı dönmek hem de buradan kaçıp gitmek istiyordum.

Tanışıyoruz, demişti bana. Tanıştığım birisini bu seviyeye koyamıyor, düşünürsem de hayal kırıklığına uğrayacağımı biliyordum.

Ayak sesleri durdu, aramızda birkaç adım olduğunu esen rüzgardan burnuma gelen parfüm kokusundan anladım.

"Arkanı dönmeyecek misin?"

Dönmedim. Dönemedim.

Konuşulduğu kadar basit değildi yaşamak, geçmişimde olan birisini geleceğime koyabilir miydim, bilmiyordum.

"Ne olur arkanı dön güzel gözlüm." Dedi bana, dönmedim.

Sesinden anladığım adama nasıl dönecektim ki şimdi?

"Yapamam," fısıltılı sesim aramızda dağıldı. "Eğer şimdi sana dönersem benden hep bir beklentin olacak, yapamam."

"Olmayacak," dedi bana solukça. "Bunca yıl olmadı, şimdi de olmayacak."

Sessizlik ikimiz arasında dağ olup, bizi aştı. Korkuyordum, küçük bir çocuk gibi arkamdaki gerçeği görmekten korkuyordum.

"Lavinya," dedi titrek sesiyle. "Bana geri dön, ne olur ölüm çiçeği."

"Korkmaz mısın?" diye sordum, omuzlarım gittikçe çökmüştü.

"Korkmam," dedi net sesiyle.

"Bıkmaz mısın?" dedim.

"Bıkmam." Dedi.

"Nasıl bu kadar eminsin?" bacaklarım titredi.

"İnsan kalbinden emin olmaz mı hiç?" diye yanıtladı beni.

"Sen yıllardır benim kalbime taht kurdun ölüm çiçeği. Şimdi izin ver, beni kendinle mükafatlandır."

Arkamı döndüm, içimde kalan son umudumla.

Onu gördüm, dik duran omuzlarıyla sarsılmazdı sanki. Gözleri, gözlerime değince yumuşadı. "Lavinya," dedi hayranlıkla.

Yanaklarım kızardı ama bundan rahatsız olmadım, gülümsemeye çalıştım. "Özgür," diyebildim sadece.

Özgür Kaner Yiğithan.

Hiç beklemediğim bir anda hayatımın başrolü olan adam.

Ömrümün sonuna kadar ruhumda saklı kalacak olan derman.

"Nasıl?" diyebildim sadece.

"Çok uzun hikaye," gülümsemesini silmeden konuyu uzaklaştırdı. "Şu an sadece bize odaklanalım, her şeyi sana anlatacağım."

"İnanmalı mıyım?"

"Kimseye inanma, güvenme ama bana güven. İnsan yıllardır beklediği birisini yarı yolda bırakmaz."

Başımı yana yaslayarak gülümsedim, tüm kalbimle dediklerine inanmak istiyordum. Ancak zamanı vardı, zamanımız vardı.

Hazır değildim, onun istediği gibi birisi olamayacaktım belki de. Onun hayalindekini karalayabilirdim de.

Aklıma gelenlerle duraksadım.

"Bir dakika ya," dedim hayretle.

"Bana tuhaf tuhaf mesajlar atan, resmimi satın alan sen miydin?"

Gülmeye başladı, hırsla başımı iki yana salladım. "Nasıl olur ya bu?"

"Kızma bana Lavinya, sana ulaşabilmenin bir yolunu aradım sadece." Demesiyle kaşlarımı çattım. "Bir sapık gibi her hareketimi izleyerek mi yaptın bunu?"

"Hayır elbette," dedi gülüşlerinin arasından. "Evlerimiz karşılıklı, sana mesaj attığım an perden açıktı ben de o yüzden gördüm seni." Nefeslerini düzenledi. "Yoksa düşündüğün gibi her anını izlemiyorum."

İnanmazca bakmamla gözlerini büyüttü. Bıkkınlıkla omuzlarımı düşürdüm. "O zaman gerçekten kendi yaptığın resmi mi satın aldın?"

Başını salladı. "Elbette," ardından bana yaklaştı. "Kendim yapmış bile olsam güzel bir vesile oldu, en azından çocuklar için."

İster istemez gülümsedim, benim gülümsememle o da gülümsedi. "Seni böyle görmek o kadar değerli ki." İç çekti.

"Kokunu soluyarak gözlerinin en içine bakmak o kadar özel ki benim için. Paha biçilemez Lavinya." Gözlerimi kaçırdım.

"Kaçırma gözlerini," deyip çenemden hafifçe tuttu. "Paha biçilemez güzelliktesin ölüm çiçeği." Eğildi ve çenemin bitimine ufak bir öpücük kondurdu.

"Ölüm ile yaşam arasında, seni öpmek buna benziyor. Ya beni yaşatacaksın ya da ölüm meleği gibi infazımı vereceksin." Yeniden bir öpücük kondurdu.

"Ama her ne olursa olsun ruhuma sen dokunacaksın ölüm çiçeği, bir sen kalacaksın."

Sustu kadın ama suskunluğunun bir sebebi vardı.

O sebebi henüz kimse anlamadı. 

ÖLÜMÜN ÖZGÜRLÜĞÜ| Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin