Yaklaşık yarım saattir etrafta insana dair bişey bulabilirim belki diyerek etrafta dolansamda hiçbir şeye rastlamamıştım ayrıca farkettiğim şeylerden biri de hava sanki daha temizdi. Ayrıca ne kadar orman bile olsa bir çok ormanın tek tık yerlerinde tek tük de olsa çöpler olurdu ama onlardan birine bile rastlamamıştım. Sanki insanlar buraya ayak başlamış gibiydi ve en garip olanı ise ben buraya gelmeden önce yani o şeyi yapmadan önce kış ayındaydık burası ise resmen yanıyordu.
Biraz daha yürümemle acıkmaya başlayınca insan aramaktan vazgeçtim. Bu ise yarında bakabilirdim belliki yakınlarda insan yoktu ve bu ormanda insan olmasa bile tehlikeli hayvanlar olabilirdi. Ayrıca gece tek başına silahsız bi şekilde bilmediğin bi ormanda kalma fikri pekte hoş değildi.
Etraftaki odunlara bakarken gözüme çarpan dalla ağacın yanına gidip dalı kırmaya çalışsamda bir türlü kırılmamıştı. Daha sonra yerdeki sivdu uçlu taşı farketmemle onunda vurarak kırmaya çalıştım. Birkaç denemenin ardından dal kırılmıştı sonunda.
Elimdeki dala bakarken bir yandanda yay yapmak için eksik parçaları düşünüyordum. Aklıma saçımda bağlı duran toka gelince onu kullanmaya karar verdim. İlk önce dalı güzelce yüzüp olabildiğince pürüzsüz bi doku elde ettikten sonra kendiliğinden azda olsa kavisli dalı iyice bükerek saç tokamı dalın uçlarına bağlamak için açtığım çentiklere takip olabildiğince sıkı bir şekilde bağladım.
Saç tokam kurdela yaparak kullanmayı sevdiğim için uzun lastik yapılı bi ipti ve bu iş için gayet güzel durmuştu. Sırada ok yapımı vardı.
Onun için tekrar dallara bakınmaya başladım gözüme kestirdiğim beş dalı aldıktan sonra onlarıda teker teker elimdeki taş yardımıyla pürüzsüz bi hale getirdim. Uçları içinse yerden olabildiğince sivri ve dallara uygun boyutta olan taşları toplamaya başladım. Bu iş baya bi vaktimi harcamıştı.
Öğlen olmuştu bile ve ben hâlâ açtım ayrıca akşam için kalacak bir yer ve vahşi hayvanlardan korunmak için yay ve oktan başka bişeyim yoktu. Sıradaki işim hem şu an hemde gece için yiyecek bulmaktı daha sonra ise kalacak yer ve ateş işini halletmeliydim. Evet şu an üstümdekiler sayesinde geceyi büyük ihtimalle sıkıntısız hallederdim ama ateş vahşi hayvanları uzak tutacağı ve olası bi tehlikeye karşı etrafı aydınlatacağı için her şekilde şarttı.
Biraz daha ilerledikten sonra sonunda bi su sesi duymamla oraya doğru koşmaya başladım. Susuzluktan dilim damağım kurumuştu.
Sonunda vardığımda önümde büyük bi çağlayan ve onun oluşturduğu göl vardı. Suyun berraklığı burdan bile belli oluyordu. Bu yer o kadar güzeldi ki sanki hiç insan eli değmemiş gibi. Heryer tertemizdi. İlk o zaman farkettim bulunduğum ortamın güzelliğini, kuşların sesini, sayısız bitkinin bir araya getirdiği hiçbir parfümde bulamayacağınız o muhteşem kokuyu.
Ve uzun zamandır unuttuğum ve her yerde aradığım o duyguyu tekrar hatırladım.
İçim içime sığmıyor, içimden kahkahalar atmak, dans etmek deli gibi bağırıp şarkı söylemek geliyordu ama o an tek yapabildiğim ağlamak oldu. Sonunda başarmıştım.
Ne kadar yolda tökezlesemde durmadan önündeki çağlayana doğru koşmaya başladım. Öyle ki hızımı alamamış ve kendimi bi anda içinde bulmuştum.
İlk bi an afallarken suyun altında olduğumu umursamayıp istemsiz gülmememle ağzımdan çıkan baloncuklar bana dahada eğlenceli gelmişti. Suyun altında nefessiz kalarak bi an suyun sessizliğini dinledikten sonra nefesim daha fazla yetmeyince suyun yüzeyine çıktım. Hâla içim içime sığmıyor ve deli gibi gülmek istiyordum.
Buna rağmen ilk önce kıyıya çıkarak çantamı, ceketimi ve üzerindeki kalın kazağı çıkartım şu an sadece içimdeki atletle kalmıştım ama hava o kadar sıcaktı ki üşümüyordum bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin İzleri (Mpreg)
Fiksi SejarahGenç adam yavaş yavaş gelen şuuru ile göz kapaklarını aralayıp görüşünü netleştirmeye çalışsada bir süre bunu başaramamış ama buna rağmen yerden destek alarak kalkmaya çalışmıştı. Hafif o hafif doğrulurken görüşü ve bilincide yerine geliyordu. Etraf...