15.

39 5 6
                                    

Hava kararıyordu.Biz ise yeni yeni sivas merkezine girş yapmış o yorgunlukla elimde tuttuğum yeni alındığı belli olan çadırı yere bırakmıştım.Çok büyük umutlarla yola çıkışımın altıncı günü 2 farklı şehir daha görmediğim tarzda insanlar ve uzun süredir bilinç altımda yaşattığım kızı buluşum.Tesadüfler üzerine kurulan bu hayatta bir doğru yol...Hayatım zorlaşırken çıktığım bu yol bana bir çok şey kazandırmıştı.O küçük hücrevi tarzdaki odamdan dünyaya açılmıştım.Altı gün doğaya kaçışımın altıncı günü kafamda kurduğum ütopyaların birbir gerçekleşme ihtimalinin yükselmesi evet evet bu benim için dönüm noktam.

Ruh halim rahatlamıştı altı gün boyunca arınmış,nefretimi,mutsuzluğumu bir kenara bırakıp yola çıkmıştım.Şu yolculukta tek eksikliğini duyduğum telefonumun olmayışı ve sigaramın bitmiş olmasıydı.Kendimi nirvananın en uç noktasına ulaşmış gibi hissediyordum.Huzur dolu saatlerim olmuş,kendimi toparlamış bir şekilde Manolya ile karşılaşmıştım.

Ben onun kirpiklerinin rastgele dizildiğine hala inanmıyorum
Ya da o gülüşün sıradan bir anlamı olduğuna.O artık bir tablo misali renk cümbüşündeydi.Yemyeşil gözleri,Kıpkırmızı dudakları,beyaz teni bir uyum içerisindeydi.O bir kızıl tanrıçaydı.İhtişamını çevresine bir güneş misali dağıtıyordu.Gülüşü,bakışı yüreğimi yakıyordu.

Gerçekten verilecek çok sevgim var,ve bunun tamamını Manolyaya bağışladım.Onun o gözlerine bakıp bağışlamamak mümkün mü ki o benim tek değerli varlığım yanımda bulunan.Onun kokusu benim için huzurun kokusu ile eş değerdi.Onla geçirdiğim ikinci akşamdı.Ve bir daha bu anı yaşamayacağız.Üzgünüm ki gelecekten bir beklentim yok benim hesaplaşmam geçmişimle bu güne gelmemde onun etkisi büyüktü."Bugün dimdik ayakta durabiliyorsak bunu geçmişteki yenilgilerimize borçluyuz demektir."

Yorgunluk ile çöktüm dizlerimin üstüne.Artık çadırı kurmanın vakti gelmişti.Karanlık üstümüze çökmüş,Manolya sersemleşmişti.Kendimde değildim.Bir an isteksiz bir tavır belirdi şu köşemde.Bir süre sessizlik hakim oldu.Bu sessizliği bozan tekrar benim oflamam oldu.Manolya ile bir an göz göze geldiğimiz de benim sönmekte olan yüreğimdeki ateşi gözleri ile körükledi.

Çadırı hızla kurdum insan eli değmemiş ıssız bir yere.Burası Kayseri ile Sivasın arasında bir yerdi.Kendimi insandan uzak tutmayı severdim.Çadırı kurduktan sonra içine şöyle bir uzanıp düşüncelere daldım.

"ben sebepliyimdir sebepli olmak zorundayımdır.
denizlere, aylara, kavgalara, umutsuzluğa
bir maviyi durup dururken
ona benzetiyordum.Ve bizim bir ilk baharımız,
bir yıl kadar yetecektir dünyaya.Hiç geçmeyen, hiç unutulmayan şeyler de olmalıydı.Bir mayıs akşamı sevincin göğsünde.

İnsanlardan neden uzak durduğuma gelirsek insanlardan çok muzdarip biriyim.Hiçbir zaman dertsiz kalmadı gönlüm
Bir çift gözden, bir yapraktan, bir kuştan.
Daima daha taze, daima yeni baştan"Yarından bir şeyler beklemekle geçiyor insanın ömrümü.Yineliyorum, özellikle yineliyorum: İçlerinden geldiği gibi davranan insanlar, işadamları, dar kafalı oldukları için, kafaları çalışmadığı için iş becerirler. Bunu size şöyle açıklayacağım: Bu tür insanlar dar görüşlü olmalarından ötürü, önlerine çıkan ilk sebepleri ikinci dereceden de olsa ana sebep sanırlar. Davranışlarına sağlam bir dayanak bulduklarına herkesten çabuk ve kolay inandıklarından dolayı da içleri rahattır. En önemlisi de bu değil mi zaten? Herhangi bir işe girişmeden önce, bütün kuşkulardan arınarak huzur içinde olmalıdır insan."

Manolya bana dönüp niye birden böyle oldun diye sordu

"Gölgene bak, beni anlamak istiyorsan; O kadar yakın, ama sana asla dokunamayan."
şaşkındı verdiğim cevaba şaşırmıştı.Yanıma şöyle bir uzandı.Gülümsedi,dişlerinin parlaklığı gözlerimi kamaştırmıştı.Hayran gözlerle bana bakıyor,kim bilir neler düşünüyordu.Bense daha farklı şeyler düşünüyordum.Her iki cinsiyetteki aşkın doğumunun birbirine benzemezliğinin aynı olmayan koşullardan kaynaklanıyor olması gerekirdi.Biri saldırıyorsa diğeri kendini savunuyordur.Şuan ben ona şiirlerimle saldırırken onun sadece bakıp gülümsemesi kaçarcasına bakışlar atması tek mutsuzluğımdu.Ben istiyordum,o ise kayıtsızdı,ben atılgan o ise çekingen.Birileri onun canını yakmış olmalı davranışlarından belli.

Gözlerinin içine baktım.Yanaklarım kızarıyor,utanıyordum.O ise utangaç tavırlarımla eğleniyordu.Onu dokunamadan seviyordum aramızda bir duvar vardı.Kalkmak bilmiyordu.Ah, demek istediklerimi anlasa gözlerimin bebeğinden keşke ve kendimi yok sayıyordum o varken.

Bana bakarken yanaklarına dokundum narin bir şekilde.İrkildi,yanaklarında elimi gezdirip gülümsedim.Pamuk misali yumuşaktı yanakları.Gözlerime baktı.Yemyeşil gözleri deprem etkisi yarattı bende.Elimi çektim korkuyla

"Bana en çok neyi sevdiğimi sorarlarsa, onlara seni anlatacağım.Sen benim kaybolup bulduğum yarım kalanımdın şimdi tam oldum."

"Daha önce bu kadar sevildiğimi hissetmedim.Duyguların karşısında şapşala dönsüm ne diyeceğimi bilmiyorum."

"Şu aramızda duran görünmez duvarı kaldır.Sana duygularım duvarlara çarpmamalı."

"Sana iki kelimelik sonunu bilmedigim bir hikaye anlatayım mı?"

"Evet"

"Seni seviyorum."

"Yüzünden zamanları aşan bir sevimlilik okunuyor. Onaracak kişi siz olduktan sonra; kalbimin kırılıp parçalanmasının zerrece önemi yok."

bu dağların bir rakibi varsa rüzgardır
rüzgar burada tek başına hükümdardır
ey dağların dertlerini dinleyen rüzgar
benim artık yalnız sana itimadım var
etrafımın sözlerine aklım ermedi
etrafımda bana asla kulak vermedi
zaman zaman mağlup olsam bile etime
insan olmak dokunuyor haysiyetime
büyük,temiz bir arkadaş arıyor ruhum
işte rüzgar şimdi sana sığınıyorum
rüzgar...!
sana,yalnız sana sığınıyorum

Kafamdaki Ütopyalar(Taslak )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin