9.

108 33 0
                                    

Akşam olmuştu ben çantamdan dağıttığım eşyaları çantama tepip, yarı üzgün, yarı sevinçli bir halde merdivenlerin gıcırtısı eşliğinde mutfağa indim. Masa kurulmuş, çeşit çeşit yemekler hazırlanmış,rengarenk örtü serilmişti. Masayı görünce iştahım kabarmıştı. Uzun zamandan sonra ilk kez böyle bir masa görmüştüm. En son Almanyadan kuzenlerim gelirken böyle bir masa hazırlamıştı annem. Hasan abiye büyük bir hayranlık duymuş,tüm samimiyetimle ellerine sağlık demiştim.Bu sırada Hasan abi bahçeden domates toplayıp masaya koymuştu. Domateslerin rengide kıpkırmızı insanın içini ısıtacak bir cinstendi.

" Eee delikanlı anlat bakayım nabıcaksın nereye yolculuk." dedi. Bense üzgün bir şekilde Kayseri diyebildim.Yarın sabahtan yola çıkacağımı ekledim. "Sabah erken çıkman bencede mantıklı üç yüz beş kilometrelik yolu anca gidersin." Gülüştük. Buzdolabından aslan sütünü çıkarıp içmeni tavsiye ederim Ege'nin bağrından kopup gelen bu süt insana büyük fayda sağlıyor dertleri bir anda unutturuyor dedi bardağını doldururken. Doldur be usta diyerek gaza gelmiştim. Karşılıklı aslan sütünden üç duble içtikten sonra o mayhoşlukla seviyorum ulan dediğimi hatırlıyordum en son. Sabah horozların ötüşmesiyle gözlerimi açtım. Bu sefer bir iki saat erken ötmüşlerdi. Yeni bir maceraya daha yelken açacaktım yarım saat sonra. Yataktan kalktım şöyle bir odayı süzdüm, bir şey unuttum mu diye aranıyordum bıkmışlıkla kanaaat getirince unutmadığıma odadan çıktım. Geçen hoplaya hoplaya indiğim merdivenden adımlarımı yavaş yavaş atarak iniyordum. Hayatımda bir dost kazanmıştım hasan abiyle birlikte.Hasan abi bu sırada ellerinde bir botla çıkıp geldi ve ekledi delikanlı tabanında telefon numaram yazıyor eğer vazgeçersen bu yolculuktan ararsın diyip sarı renkli,eskimiş botları bana verdi. Bir poşet alıp çantama koydum. Artık herşey hazırdı. Yelkenleeer fora diyip maceraya başladım

Evden çıkalı bir saat olmuştu. Ben hala önümdeki patikadan yavaş yavaş ilerliyordum. Ot hışırtılarını duydukça korkmaya başlamıştım. Sanki şuan burda yalnız değilmişim gibi hissettim. Aceleyle çantamdan evde keskinleştirdiğim bıçağı çıkardım.Hafif bir korku duygusu beni tedirgin etmişti. Sağıma soluma baktım her yer bozkırdı. Yürümeye devam edip az da olsa korkumu gidermeye çalışıyordum.Birden bacağıma soğuk,kaygan bir şey dokunduğunu hissettim. Birden aşağı bakınca bir de ne göreyim yılan! Bir panikle iki üç adım attım,bana doğru yavaş yavaş geliyordu. Elimde bulunan bıçağı geçirdim tam bu sırada hızlıca kafasına geçirdim kendimi korumak için.Keşke geçirmeseydim.Çıkardığı ses, hem rahatsız edici hemde korkunçtu.Bütün yılanları bulunduğu yerden çıkarıp,beni hedef göstermesine neden olmuştu. Korkmuştum, tedirgindim.Bunun etkisiyle hızlı adımlarla yürümeye koyuldum.

Patikadan çıkıp ana yola varınca derin bir nefes aldım. "Oh be atlattık" dediğini duyar gibiydim iç sesimin. Az biraz koşar adım yürüdüm. Bu sırada yanımdan geçen bir minibüs yavaşlayarak durdu.

Minibüs, yeşil mavi renklerle boyanmış, üzerinde barış işareti bulunan, lastikleri fazlasıyla aşınmış, gizemli bir arabaydı. Aracı kullanan adam atla gideceğin yere bırakayım dedi. Yürümekten daha iyi diyip araca atladım. Araca bindiğimde dikkatimi çeken karnı burnunda olan bir hanımefendi idi.

Hanımefendi, genç sapsarı saçları, kömür gözleri ve kırmızı ojeleri ile tüm dikkatimi üzerine toplamıştı. Kendimi tanıtma gereği duymuştum. İsmimi, yaşadığım macerayı anlatmaya Asya'ya gitme hayalimden bahsettim. Adamın dikkatini çekmiş olacak ki "seni bu maceraya iten nedir" diye sordu merakla.

"Hayatımın monotonluğundan, paranın bir amaç görülmesinden,insanların iki yüzlülüğünden, ailemin mutluluk oyunu oynamasından sıkıldım." Bunları söylerken adam hayretle bakıyordu. "Bu hayat beni bulunduğum kafese uymam için zorluyordu, fakat ben sınırlandıralacak biri değilim, bende böyle bir maceraya kalkıştım, sonuç bu" derin bir sessizlik hakimdi.Belli bir süre yolu seyrettim .Ağaç yoksunu bozkırların arasından hızlıca geçtik.

Kayseri'ye geldiğimizde adam bana seni Iğdır'a kadar götürebiliriz dedi. Ben büyük bir sevinç ile olur dedim. Şans yüzüme gülmeye başlamıştı. Yüzümdeki tedirginlik kaybolmuştı.

Şuan iç sesim kahkahalar atıyordu. Hedefime çok yaklaştım. Arabaya bindiğimizde güneş yeni batıyordu. Adam, ortak bir karar ile Erciyes Dağına doğru sürüyordu aracı . Kamp yapacaktık ateş yakıp. Hayatımda bir ilki daha yaşayacaktım .Hayatımda ilkleri yaşamak mutluluk vericiydi. Bu çıktığım macerayla harika bir hayatım olmuştu. Herşey yolundaydı. Kafamdaki ütopya, yaşamak istediğim ütopya buydu. Parasız ama mutlu. Stresten uzak, hep mutlu olacağım bir hayattı ve ben bunu yaşıyordum şuan. Mutsuzluktan eser kalmamıştı. Yalnız olmama rağmen huzurluydum.Ben bunları düşünürken adam radyoyu açmış, kendi düşüncelerimden bir anda sıyrılmama neden olmuştu. Bu sırada akşama ne yemek olduğunu sormadan edememiştim. Adam gülerek " mini dolapta var birşeyler dert etme." demişti. Radyodan gelen müzik sesi beni iyice mayıştırmıştı ve gözlerimi usulca kapamıştım direnemeden.

Kafamdaki Ütopyalar(Taslak )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin