13

54 13 0
                                    

Kız şaşırmıştı kurduğum cümlelere.Uzunca bir süre sessizlik oldu.Yaşlı kadın bir kızına bakıyor bir bana.Sanki fırtınalı bir aşkın ilk başlangıcıydı bu sessizlik.Pencereden giren ışık hüzmesi kıza dokunuyordu.Ne şanslıydı güneş,saçlarına istediği zaman dokunabiliyordu.

Kız ne diyeceğini bilemiyordu.Utancından ayaklarıyla yerde duran eskimiş halinin püskülleriyle oynuyordu.Kız dediklerimin etkisinde kalmış gibiydi.Merakla

"Bana yazdığınız şiir defterlerini gösterir misiniz"

Çantamda bulunan boynu bükük iki şiir defterini çıkardım.Birinin yıpranmış kabından ne kadar eski olduğu anlaşılırken diğeri sanki daha dün alınmış gibi yeniydi. Kız eline alıp şöyle bir inceledi defterlerin kaplarını.Hoşuna gitmiş olacak ki ilk defterin sayfalarını açtı.

"Ben,kurşunkalemin aşkıyla yanan silgisiydim.Azaldığımla kaldım." yazıyordu sararmış sayfaların ilkinde kız kısık sesle etkileyici demekle yetindi.Derin bir nefes alıp devam etti okumaya.Bense söze girdim beklemeden

"Ben zeki bir adam degilim ama aşkın ne oldugunu cok iyi biliyorum.Hayatımın tamamını oluşturan çılgınlıklarım ve bunun doğrultusunda ilerlemeye çalıştığım bir yol var"

Yaşlı kadın odadan sessizce çıktı.Belkide bizim kaynaşmamızı istiyordu.Olabilir,Bu sırada kızda bir hoşluk bir mutluluk sezdim.Baktığımı anlayınca hemen söze girdi.

"Seni tanımıyorum ama bazı şeylerden eminim,hayatım boyunca hissettiklerim konusunda hiç yanılmadım. Ve işin ilginci sana karşı bir şeyler hissetmeye başladım. Daha önce yaşamadığım bir cinsten bu hissettiklerim."

" Bir erkek her şeyini değiştirebilir. Yüzünü, evini, ailesini, kız arkadaşını, dinini, tanrısını.. Yine de değiştiremeyeceği bir şey var Manolya,tutkularını değiştiremez benim tek tutkum sensin bunu bilmeni isterim"

"Dediklerin benim şu sol tarafımda kuruyan şelalenin tekrardan canlanmasını sağladı.Sol tarafımda bir şeyler senli duygulara hareket ediyor."

"Hissediyorum herşeyi aşkın mıknatısını,sokaktaki kedinin miyavlamasını,kuşların ötüşünü,en önemliside senin sol tarafıma dokunduğunu hissediyorum.Sen soyutsal bir hayalken ben yalnızdım...Boğulacak kadar yalnızdım...Hasta bir köpek kadar yalnız...Ama bunun bir önemi yok artk sadece bu anı yaşamaya odaklıyım şuan . "

"Düşüncelerin beni mutlu etti. Gönül telimi konuşmalarınla hareketlendirdin. Yarım saat öncesine kadar senin ile ilgili bütün olumsuz düşüncelerim tatlı bir hoşluğa dönüştü."

Kız ayağa kalktı birdenbire. Yanıma oturdu ve devam etti.

"İkimizde mutlu olabiliriz yaşamayı hissederek."

"Sen harika bir kızsın,mükemmeliyetliğin bir imparotorluk kurmuş,benim sevmeye bilmeyen sol tarafımda."

Kucağında aranan ellerini tuttum hafif bir buse kondurdum elinin üzerine.Elinin sıcaklığı sıcaktan kurumuş dudaklarımı yaktı.Öyle bir ateşti ki elleri dokununca kalbime kadar yanıyordum.

"Hanımefendi benimle Asyaya gelin orda yaşamayı en doruk noktasında hissedelim."

"Evet bende monotonluktan sıkılmıştım.Şimdi önerinizi bir düşündüm de isterim senle aynı yola baş koyup yürümeyi."

"Çantanı hazırla ozaman doğaya gidiyoruz!!"

Beni elimden tutup merdivenlerden çıkardı.Loş ve dar bir koridordan geçiyordum. Koridor git gide uzuyor ben gidiyorum koridor uzuyor sanki ben kısalıyordum. Koridor git gide daralıyor ya da ben genişliyordum. Daralıyor... Uzuyor... Daralıyor... Bir kapıdan içeri girdik.Kızın odasıymış burası

Oda küçüktü belki. Kitaplık kıyafetler ve bir yatak vardı çok sevdiği uykusu için. Sırdaşıydı kitaplar. Canevi, dostu ve çoğunlukla rehberi... gözün gördüğü birkaç kitap olsa da büyük bir ruh vardı fonda. Hala acı nefes alışlarla yaşamaya çalışan bedende bir esir.

Kız yavaş adımlarını küçülte küçülte odayı boydan boya kat ediyordu. Tebessümle baktı sükunet dolu pencerenin hafif tozlu pervazına. Tozlar içinde ise küçük not defteri güzel kelimelerin kaydını tuttuğu... Bakışlarıyla süzdü defteri. Döndü, dışarıyı seyre daldı. Birbirinden bihaber ve iletişimsiz insanların son model iletişim ürünlerini mağrurca kullanışlarına surat ekşitti. Eskiden söz vardı yüze söylenen. Şimdiyse tuşlar aracı duygulara, arkadaşlığa, dostluğa. Hayatın ilk ve son defa verilen en büyük ömürlük ödev olduğunu bilemeyecekti belki de gördüğü manzara. Göğe doğru süzüldü başı. Pencereden sızdı güneş içeri. Yakıcı değildi ama yinede sevmezdi onu. Araları iyi sayılmazdı güneşle. Ben ona bakıyordum.Onu inceliyordum veda eder gibi bir hali vardı odasına.Çantasını çıkardı.Birkaç parça eşyayı doldurdu.Şöyle bir baktı etrafına başka birşey unutmamak için.

Onun beni deli eden bir duruşu vardı.Saçları bir ahenk içerisindeydi.Şiirin en güzel mısrasına örnekti.Baktıkça bakası geliyor insanın.Ellerin tutup göğe çıkartası geliyordu insanın.

Yaşlı kadınla vedalaşıp,kapıdan dışarıya ayakkabılarımızı bağlamak için çıktığımızda gece daha yeni oluyordu.Yumuşak ılık geceyle sarmalanmıştık.Onu kollarıma alıp taşıyordum kirli,eski kaldırımlarda bedenim kaldırımların üstünde kayboluyordu.Her adım biraz daha derinleşiyor,ağırlaşıyordu.O kollarımdan inmek istedi,yavaşça indirdim.

"Nereye gidiyoruz rotamız neresi ?"

"Rüzgarın estiği yön en büyük pusulamız rüzgar"

Kız gülümsüyerek bana "Değişik birisin açıkcası."dedi.Yüzüne baktım sessizce.Elimle yüzüne düşen bir tutam saçı geriye doğru bıraktım.Yüzünü iki elimin arasına alıp gözlerine baktım.Kızın yanakları birden kızardı.Öpmek istedim şu kızaran yanaklarından fakat yapamazdım onu seyretmeyi tercih ederdim.Gülümsedim

"Hava karardı yatacak bir yer bulmalıyız."
"Şu aralıkta amcamlar oturuyor,hem onlarla vedalaşırım hem de orda geceyi geçirebiliriz"dedi heyecanlı gözlerle.

"Olur,ben ne dersen kabulüm."

Tozlu kaldırımlarda tekrardan yürümeye koyulduk.Şehirde ölüm sessizliği hakimdi.Hafif bir korku ile yürüdüm.Korkumu hissetmiş olacak ki Manolya şarkı söylemeye koyuldu.Sesi başka diyarlara götürüp götürüp geliyordu.Hayallerimi canlandırmıştı tekrardan.

Kafamdaki Ütopyalar(Taslak )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin