2007. Seul."Senden iğreniyorum." gözlerinden yaşlar, kalbinden feryatlar aktı. Koskoca adam tir tir ağlıyordu şimdi. Karşısında duran kadın, onun sevdiği kadındı. Kendisinden sakındığı, kıyamadığı tenini kirletmeye korktuğu kadındı. Fakat ne âlâ içinin gittiği ten çoktan başkası gibi kokmuştu. "Lan beni düşünmedin tamam," adam gözlerindeki yaşlar ile birlikte çenesini sıktı. "Küçücük kızımızı da mı düşünmedin?! Elin itiyle yatarken Lalisa'yı da mı düşünmedin?!" diyerek bağırdığında gözlerini yumarak elini masaya vurdu.
Neyse ki ev boştu. Küçük kızları yeni okula başlamıştı.
Kadın çaresizce başını eğdiğinde sindiği krem rengi koltukta öylece oturuyordu. Her gün kızlarına mutlu ebeveyn gülümsemeleri verirken, geceleri aynı yatağı bile paylaşamıyorlardı. "S..Sunwoo.." dedi sessizce. Şimdi adını söylemek bile acı çektiriyordu. Bir zamanlar kendine onu sevdiğini inandırmaya çalışmıştı fakat şimdi sonuç buydu.
Adam, sevdiği kadının ağzından çelimsizce çıkan ismini duyduğunda atan kalbine lanet etti. Başka birini seven bir kadına aşıktı. Bu çok acıydı.
Adam koltuğa kendini attı. Nefes nefeseydi. O kadar çok bağırmış, her yeri yıkıp dökmüştü ki yine de içindeki ateş sönmek bilmiyordu. Şakaklarından akan terler ile birlikte kollarını iki yana bıraktı. "Senden nefret etmek istiyorum Hanna.. o kadar istiyorum ki," kadının gözlerine çıkardı bakışlarını. Sevdiği kadın ağlıyordu, sessizce. Belki korkudandı, pişmanlık duymazdı. "Sikeyim ki bunu da beceremiyorum." lanet edercesine mırıldandığında elini siyah saçlarından geçirdi.
Patron, o herkesin korktuğu patron onu sevmeyen bir kadına yeniliyordu. Ellerinde bir çok yara olurdu. Küçük kızı onları kocaman gözleriyle neden olduğunu sorarken "Kahramanların ellerinde bir sürü yaralar olur, yoksa kötü adamlar cezalarını çekemez." derdi. Lalisa, babasını her zaman en büyük kahraman olarak görürdü.
Bazen eve geç gelirdi. Bazen de hiç gelmezdi. Ama her gelişinde annesinin uyarılarına rağmen elinde tatlı poşetleriyle gelirdi. Genelde annesi ikisine de kızar, ama her yerleri çikolataya bulanana kadar beraber yerlerdi. Hem cuma geceleri film geceleriydi. O gün babası hiç bir zaman geç gelmezdi. Bazen yorgunluktan televizyon karşısında uyuya kalsa bile, babasının yanında olması Lalisa'ya yetiyordu.
Şimdi ise Lalisa ana okulunda oyunlar oynarken ikisi de bu noktadaydı.
Kadın gözlerindeki yaşları sildi ve biraz olsun dik oturmaya gayret etti. "Başından beri onu sevdiğimi biliyordun," adamın gözlerine baktı, suçlu olan sadece kendisi değildi. "Benimle sen evlendin, ben bunu istemedim. Senin sevgini hiç bir zaman kullanmak istemedim.. bunu bile bile sen evlenmek istedin." dedi, sesi gittikçe sertleşerek.
Adam bu sözcüklere sadece hafif bir gülümseme verdi. Bu çok acı bir gülümsemeydi. "Seninle evlenmeseydim babanın elinden kurtulamazdın Hanna," dedi ve dirseklerini dizlerinin üzerine koyarak ellerini sarkıttı. "Çok sevdiğin herifin sikinde bile değildin. O başkasıyla evliyken aklına bile gelmiyordun." gülümsedi, belki de acı çektiemek istedi ama bunu düşünürken bile boğazında yumrular oturuyordu.
Kadın aniden karnını deşen o kazıkla oturduğu yerde kaskatı kesildi. "Sen nerden biliyorsun? Sırf bana acı çektireceksin diye böyle konuşma." kaşları çatılmıştı, bir kaç nefesi genişleyen burun deliklerinden aldı.
Adam duyduğu şeylerle gözlerle şaşkınlıktan açılsa bile hayretle gülerek önüne düşen saçlarını geriye attı. "Ulan adam evli lan evli! Salak gibi peşinden koşan sensin." dedi kadının gözlerine bakarken. Gözlerindeki acıyı görebiliyordu fakat tek acı çeken o değildi. "Senin bir kızın var Hanna, onunda bir oğlu var. Madem evli olduğunuz kişileri sikinize bile takmıyorsunuz çocuklarınızı düşünün." bu sefer sessizdi, hiç bir alay yoktu. Aşkı, kızından daha önemli değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nefha
Fanfictionsevişirken saçını seveceğim küçük kız, patenlerinle çizdiğin o buzları ensende eriteceğim, ringte seni düşleyeceğim, senin için yanacağım küçük kızım. text, L und J.