Genç oğlan arkadaşını beklerken aklından çıkmayan mülakat vardı. Düşünmekten başka bir şey yapmıyor iyi geçti olumlu dediler dönüş yapacaklar diye bekliyordu.Hem sevdiği işi yapacak, hemde para kazanacak, hemde borcunu bitirecekti, çok büyük borcun içine girmişti.
Bu işe ihtiyacı vardı, iki katı maaşı hiçbir yerde alamazdı ve şirketin kriterlerinde deneyimli aramıyorlar kesin beni alırlar diyerek teselli ediyordu kendini. Çalışmadan deneyim kazanamazdı. Partime çizimler yaptığı olmuştu üniversitede ama partime ile bitiremezdi bu borcu.
Annelerine köyden kalan mirasla, bir kaç arsayı satıp kardeşiyle araba almışlardı.
Arabayı kendi adına almıştı, kardeşi benim vergi borcum var abi senin üzerine yapalım dediği için ruhsat sahibi kendi olmuştu. İlk başlarda arabaları olması güzel geliyordu, Kardeşi arabayla kaza yapınca her şey tersine dönmüştü. Kazayı yapıp olay yerinden kaçmıştı, bulunacağını bildiği halde kaçmıştı, ki bulunmuştu da zaten.Kardeşi kaza yaptım çok hasar yok sigorta karşılayacak demişti. Araba senin üzerine olduğu için direksiyonda sen varsın diye gösterdim diyerek tutanağa imza attırmıştı. Bütün her şeyi ayarlamıştı kardeşi her şeyi kılıfına uydurmuştu.
Ama kardeşinin kurduğu senaryo patlamak üzereydi.Sigorta şirketi şüpheli kaza diyerek incelemeye aldı. Karşı taraf hatalı siz olduğunuz için kendi kaskomuzu da sigortamızı bozdurmayız diyerek işin içinden çıkmıştı. Kendi arabalarında çok hasar yoktu, olay yerinden kaçtığı için şüpheleride üzerine topluyordu.
Hatalı olan taraf kendileri ve şüpheli kaza olduğu için, sigorta şirketi poliçeye red verip cebinden ödemek zorunda kalabilirlerdi. Ödemek Zorunda kaldıkları gibi, direksiyonda olmamasına rağmen ordaydım diyerek tutanağa imza atması, en ufak bir açıkta evrakta sahteciliğe girecekti. Sigorta şirketleri devlet sistemiyle çalıştığı için, sahte ifade verdiği ortaya çıktığı anda canlarını yakmaktan geri kalmazlardı.
İşin içine devlet girerse, Kendi arabalarını satsalar ödeyemezlerdi. Üstüne babalarından kalan evi satmak zorunda kalırlardı. Ama evin hatırasına kıyamazdı. Evin her yerinde annesiyle babasının hatırası vardı. Çocukluğu, hayatının en mutlu anları vardı. O evin ellerinden gitmesi demek annesiyle babasının ölümünü kabullenmek demekti. Kabullenmeye hazır değildi.
En az hasarla işin içinden nasıl çıkarım diye düşünmekten kafayı yiyecekti. Evrakta sahteciliğin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası vardı. Bu hayatta kardeşinden Başka kimsesi olmayan biriydi. Babasından annesinden kalan birikimle okumuştu iki gençte.
Araba kendi üzerine olduğu için adamlar tepesine çökecekti, sahte ifade vermekten sigorta şirketi dava açacaktı, o yüzden ceplerinden ödemek zorundalardı. İşleri iyice çıkmaza girmişti, neresinden tutarsa elinde kalıyordu.
Sigortadan ifadesini alması ve kazayı anlatması için adam göndermişlerdi. Gelen adamlar eski polislerden insan sarrafı olmuş kişilerden seçilip gönderiliyordu.Gelen adam şüpheli dediği an, elleri titremeye başlamıştı. Yalan söyleyemeyen yapısı olduğu için konuşurken gözlerini kaçırmamaya çalıştı, çok çaba harcamıştı. Suçluluk duygusu da cabası. Banka soyamazdı, hırsızlık yapamazdı, o yüzden bu iki katı maaşı olan işe ihtiyacı vardı.
Elleri montunun cebinde, avucunda annesinin alyansını sıkarak güzel düşün güzel olsun diyerek ayakta arkadaşını bekliyordu, beyninde bin bir düşünce vardı. En çok düşünce de ben şimdi ne yapacağımdı. Kardeşine belli etmiyordu ama düşünmekten kafayı yiyecekti. Güçlü abi imajı vereyim derken kendinden vazgeçiyordu.