12

107 11 2
                                    




Dört ay 17 günlük çalışma hayatı çok kısa bir mesafeydi, okulunu okurken daha çok çalışıp, daha çok başarılı olabilmek için elinden geleni yapmıştı. Hep yüksek notları almış, hep taktir edilmiş biri olarak okul hayatıyla iş hayatı aynı değildi.

Verilen bütün işleri hakkıyla yerine getireceğim diyerek daha çok çalışmış daha çok çabalamıştı. Her şeyi not alıyor not defterini yanından eksik etmiyordu. Bilgisayarı hayat arkadaşı Excel dostu olmuştu. Hiçbir şeyi gözden kaçırmayıp planlı bir şekilde çalışıyordu. Verilen görevi en güzel şekilde yapıyordu.

Ailesinin yokluğunu kendini derslere vererek aşmaya çalışmıştı. Annem olsa böyle olmasını isterdi. Babam olsa şunu yapmamı isterdi, diyerek sorumluluklarını yerine getirmişti. Aynaya her baktığında başaracaksın, Annenin istediği gibi biri olacaksın, diyerek kendini gaza getirmişti. Zira bir gecede ailesini kaybeden biri olarak dimdik ayaktaydı.

Dört sene okulunu okurken, çizim yapmanın englenceli hallerini bile araştırıp bulmuştu. Staj gördüğü şirkete başvursa yine kabul edilirdi ama daha sağlam şirketlerde şansımı deneyeceğim demişti. Daha sağlam şirkete girmişti ama buraya gelmesinde  şirketin yüksek maaş vermesininde payı vardı. Yüksek maaş istemesi, işini sevmediği anlamına gelmezdi.

Okulu birincilikle bitirirken gururluydu çünkü annesi olsaydı o da gurur duyardı. Okul koridorlarını yürürken insanlara ben ilk üçteyim izlenimi bırakarak yürürdü. Ama burda bardak kaldırsa okulu birincilikle bitirdin diyen iki insandan nefret ediyordu. Güzel güzel çalışsak herkes bir birine güler yüzle baksa, çekememezlik olmasa, en önemlisi nefret eder gibi bakmasa.

Her zaman arkasından konuşulan biri olmuştu, her yer de kendini çekemeyen birini bulmuş, her yer de kendini belli etmişti. Özellikle yaptığı bir şey değildi, mıknatıs gibi salak insanları üzerine çekme konusunda bir markaydı.

Hiçbir şey yapmadanda düşman kazanabiliyordu şimdi oturmuş en yakın arkadaşıyla en nefret ettiği insanı çekiştiriyordu "Ben Yavuz beyin eşine üzülüyorum"

"Ben de öyle, huysuz biriyle zaman mı geçer"

"Adamı benden çok tanıyorsun ama ben daha çok tanıyor gibiyim"

"Ben de tanımıyorum adamı, beni de hep görmezden geliyorlardı"

"Keşke beni de görmezden gelseler de, işimi yapıp gitsem"

"Sen parlayan bir yıldızsın genç adam"

"Bence daha çok kayan yıldız"

"Ama yıldızsın kabul et"

"Şöyle dümdüz kaysam burdan eve kadar"

"Ne güzel olurdu dimi"

"Olmaz mıydı? Olurdu tabi"

"O zaman şimdi işe dönelim, sonra kayarsın, yoksa Sinan'da  bize kayar" Ayla'nın bu söylediğine Çağrı kocaman bir kahkaha attı. Tabiki bakışlarıda üzerine çekti.

Bu kız yavaş yavaş açılıyordu, küfür etmeye ne zaman başlayacaktı acaba. 

İkisi de kız olsa lavaboya giderken bile yalnız bırakmayacaklardı bir birlerini. Ben lavaboya gidiyorum geliyor musun? Diye soracak kadar yakın olmuşlardı. Çok kafa kızdı. Cemile ayarlayıp dibinden ayırmamayı bile düşündü.

İşine dönen iki genç çalışmaya başladı. Genç kız bir senedir burda çalışıyordu. Ayla'ya göre bu zamana kadar gelmiş geçmiş en iyi insan Çağrı'ydı. Kimler kimler gelmişti bu şirkete, ama hiçbiri bir Çağrı edemezdi Çağrı'dan önce de bir çocuğa mobing uygulayıp işten ayrılmasına sebep olmuşlardı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 05 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

CeruleanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin