Uyanır uyanmaz yatağının yanındaki dijital saate baktı Demiralp, saat 06:00 göstermekteydi, ayaklarını yataktan sarkıttı oturur pozisyona geçti, sağ elini saçlarına atıp uykuda bir birine girmiş saçlarını daha da karışık hale getirdi, gün yeni başlıyordu, yeni bir güne gözlerini açmıştı ama beyni dün akşam iş çıkışı dinletilen ses kaydındaydı.Ses kaydında 'böyle berbat bir yerde' diyordu.
Berbat,
Berbat,Berbat, beyninde yankılanan sadece bu kelimeydi.
Çocuğun konuştuğu ses kaydında aklına kazınan tek kelime 'berbat' demesiydi, o kadar kelimenin arasından cımbızla çekmişti resmen.
Bu da bize, insanların sadece duymak istediklerini duyduğunun kanıtıydı. Demiralp'te onca kelimenin arasından 'Berbat' kelimesinin beyninde yankılanmasına izin veriyordu. Beynini patlacak kadar yüksek sesle yankılanan bir kelimeydi. Bir başkası söylese takar mıydı? Hayır, ama işin içine mavi gözler girince işler değişiyordu.
Beğenmiyor madem neden çalışıyor diye düşündü, beğenmediği işte çalışmazdı bir insan, maaşı yüzünden olduğunu düşündü, yüksek maaş için çalışıyordu. Aklına gelen bir tek buydu, tamam maaşı yüksek tutuyordu ama insanlar işini severekte yapsın istiyordu.
İşlerine daha bağlı olsunlar, kendi işi gibi sahiplensinler istiyordu. Aldıkları maaşı sonuna kadar haketsinler istiyordu.
Peki, Bu çocuk neden aklından çıkmıyordu, anlam veremediklerinin arasında aklından çıkmamasıda vardı. Gülmesinden, mavi gözlerinden nefret ediyordu. Herkese gülen yüzünden nefret ediyordu. Herkese mavi boncuk dağıtan tavırlarından nefret ediyordu.
Kovmalıydı bu çocuğu, bu çocuğun şirketinde işi yoktu, 4 aydır çalışan biri şimdiden göze batmaya başlamıştı, Sinan'ın dediği gibi yakında huzur bozmayada başlardı, o yüzden kovulması en doğru olandı.
Peki Sinan neyine güvenipte ses kaydına almıştı, bir şeyleri ispat etme çabasında girerken kendini eksiye düşürmüştü.
Bir ara Sinan'ı da kovulması gerekenler listesi almalıydı ne kadar çocuğun söylediğini ortaya çıkarsa da bir insanın özeline girip ses kaydı almıştı. Sinsice alınan ses kaydı, iş hayatında güvensizlik oluştururdu.
Yataktan çıkıp duş almak üzere banyosuna gitti. Üzerindekileri çıkarıp kirli sepetine attı. Suyun altına girdi. Vücuduna değen her bir su damlası rahatlamasını sağlıyordu. Şirkette huzur bozulması demek, performans düşüklüğü demekti. Performans düşüklüğü demek, sinir stres sahibi olmak demekti.
Bunların hiçbirine gerek yoktu. Tamam şu an en mantıklı olan kovmaktı, ama ona sahip çıkan sekreterine ne diyecekti, bu zamana kadar yanında olan, kadının gözündeki hayal kırıklığını düşündü. Bu zamana kadar bir dediğini iki etmemiş sekreteri, ne buluyordu bu çocukta da bu kadar koruyordu.
Kadın Her şeyine katlanmış, her zaman kapının ardındaki ilknur olmuştu, bıktırıp kendi istediğiyle gitmesini sağlamalıydı. Birinden kurtulayım derken elindeki sekreterden olamazdı. İlknur kadar işini iyi yapan birini bulmasıda zordu, mantıklı davranmalı ona göre hareket etmeliydi.
Kendine hayal kırıklığıyla bakan kadının o bakışları geldi gözünün önüne. Hayır, bu riski göze alamazdı. Sekreter bulmak çok zor değildi ama, bu ayarda işini bilen birini bulmak zordu, imkansız değildi. Kafayı yemekle yememek arasında gidip geliyordu resmen.
Amacı neydi bu çocuğunda istemediği sevmediği yerde duruyordu. Bir de yetmezmiş gibi Herkese kendini sevdirmeyi başarmıştı. Engin'e ne demeliydi peki. Ortağı olan Engin'i bile düşürmüştü sahte samimiyetine. Sahte gülümsemesine.