Sevilmek ne önemli şey azizim.
İnsanların;kitapları,hayvanları, çiçekleri sevdiği dünya da sevilmeyen biri olarak yaşamını sürdürmek ne zor şey.
Tabi kimse beni sevmek zorunda değil fakat beni sevmek için bir uğraş bile vermediler.
Sadece lafta kaldı sevgileri 'Seni seviyorum'demek kolaydır fakat o sevgiyi göstermek işin zor tarafıdır.
Sen bir çiçeği de seversin ama o çiçeğe sevgini belli etmelisin.
Günü gününe sulamalı,bakımını yapmalı, konuşmalı,ona değer verdiğini belli etmelisin. Bunları yapmazsan çiçek solar,kurur,ölür.
Tıpkı benim gibi...Yine yeni bir güne uyanmıştım.
Gece ağlayınca rahatlamış sonrasında kızarmış gözlerim ile dağılan etrafı toplamıştım.Araba sesinden Yakup'un geldiğini anlayınca da odama çekilmiştim ve tüm gece boyunca rahat bir uyku çekememiştim.
Şimdi ise sabah kahvaltı kurmak için kurduğum alarm yüzünden kalkmıştım.Elimi yüzümü yıkayıp aşağı mutfağa indim ve buzdolabını açtım kahvaltılık malzemelerini çıkartıp tezgaha koydum sonrasında iki tane olmak üzere yumurta çıkarttım ve su koyduğum geniş cezveye yumurtaları da koydum ocağın altını yakıp cezveyi üstüne koydum.
Yumurta böyle pişerken çıkardığım kahvaltılıkları tabaklara hepsi eşit gelecek şekilde ayarladım. Hazırladığım tabakları mutfakta bulunan masaya koydum o sırada yumurtalar kaynamaya başlamıştı,içimden dakikayı sayarken telefonuma mesaj bildirimi geldi fakat tuttuğum dakikadaki sayıları karıştırmamak için bildirime bakamadım.
Yumurta Yakup'un istediği gibi pişince ocağın altını kapattım,elime bir bez alıp cezvenin kulpundan tuttum. Soğuk suyun altına tuttum çünkü soyarken elimin yanmasını istemezdim.
Yeteri kadar soğduğunu hissettiğim de cezveyi tezgaha koydum ve yumurtaları soymaya başladım.Yaklaşık on dakika sonra kahvaltı tamamlanmıştı.Masaya eksik var mı diye baktığımda her şeyin tam oldugunu gördüm.
Portakal suyu,yumurta ve kahvaltılıklar...
Evet,masa gayet güzeldi.Duvarda bulunan saate baktığımda Yakup'un uyanmasına on dakika kaldığını gördüm bu nedenle odama çıktım.
Onu görmeye tahammülüm kalmamıştı.
Odama geldiğimde telefonuma mesaj geldiğini hatırladım.
Ekranı açtığım,mesajın Sevda abladan geldiğini gördüm.
Ah!şimdi hatırladım dün annemin ameliyatı ile ilgili fikrimi belirtecektim,son olaylardan sonra zihnimden silinmişti.Mesajın üstüne tıkladım ve okumaya başladım.
Sevda abla:Hazan'cım ameliyat ile ilgili düşünceni yazacaktın. Sanırım unuttun .
Siz:Evet,tamamen aklımdan çıkmış.Eğer annem de isterse ameliyat olsun .Bende mesajı attığımda telefonumu kapattım ve yatağıma uzandım.
Evet,ameliyat ölme riskini çokça taşıyordu fakat kurtulma ihtimali vardı zaten ameliyat olmasa kısa süre de ölecekti.Kanser olmak elbette zordu,kanser olan bir kişinin yakını olmak da bir hayli zordu.
Toplum kanseri sadece o kişiye acı veriyor diye algılıyor fakat bu süreçte kanser hastasının yakınları da oldukça büyük yaralar alıyordu.Bu durum oldukça zordu hem kendin ayakta olmak zorundasın hem de o hastayı ayakta tutmak zorundasın.
İşte en kötüsü de bu.Kendin en dipteyken bir başkasına elini yardım amacıyla uzatmak.Oysa o dipte olan kişiye yardım etmek için elin uzatılması gerek.Bir kişi bile bana elini uzatmamıştı.
Arkadaşlarım vardı fakat çoğu beni arkamdan bıçakladı.
Dedikodumu yaptılar,dış görünüşüm yüzünden beni alay konusu ettiler. Gerçi onlara arkadaş kelimesi kullanmakta da büyük bir hata yapıyorum.
Arkadaşlık benim nezdimde şöyle;birbirlerinin her daim yanında olurlar,sırtlarını çevirmezler,insanların içinde rencide etmezler,birbirlerini koruyup kollarlar,biri düştüğünde diğeri kaldırır, başarılarıyla mutlu olurlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRAİL-Bir ölüm meleği-
Teen FictionBir insanı öldürmek için bazen bir silah, bazen bir söz bazen terk ediş yeter. Bedeni öldüyse kolay ama ruhu öldüyse işte onu bir daha hayata döndüremezsin. Hazan'ın dram ile geçen hayatını okumak ister misiniz?