Bu bölümü Lalisamanobal13 ithaf ediyorum (çiçek kızım)
İnsan kime şefkat duyar?
Bir sokak hayvanına, çocuğa, yaşlıya, zor durumda kalan birisine şefkat besler öyle değil mi?İnsan;acıdığı kişiye şefkat duyar.
Turgay,bana acıyordu çünkü ben acınası bir haldeyim.
Avareyim.
Kendi içimde kayboldum.
Yaşayamıyorum ve oldukça yorgunum.Şefkat güzel bir duygu elbette lakin şefkatin acımasızlığı olur mu?
Turgay'ın kollarının arasından çıktığımda kendimi aniden bir boşlukta hissettim. Sanki ben oraya aittim.
O kollar bir dünyaydı ve oradan çekildiğimde uzay boşluğuna düştüm.Turgay'a sarılmak kalbimi bir nebze dahi olsa huzura erdirmişti.
Uzun yıllar olmuştu birisine bu kadar samimice sarılmayı.
Turgay kollarını sırtıma o kadar narince indirmişti ki sanki dünyada ki en değerli mücevhere dokunur gibiydi.Çatallaşmış sesimle
"Teşekkür ederim. " dedim.
Güven veren bir gülümseme sundu "Ne demek.Daha iyi misin?"
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Ne olduğunu anlatmak ister misin? " diye sordu.Sorusuyla beraber onun gözlerinin tam içine baktım.
Söylemekte kararsızım çünkü onu yeni tanıyordum.
Lakin gözlerine bakınca onunla uzun zamandır tanışıyormuşuz gibi hissettim."Annem kanser ve ameliyat oldu. Yoğun bakımdan çıkması için gidip imza vermem gerekiyordu fakat ben...uyuyakalmışım. "
Cümlemi bitirdiğimde gözlerim yeniden doldu.
"Hazan...İlk öncelikle geçmiş olsun. Hepimiz birer insanız ve her şeye yetişemeyiz. İllaki bir şeyler yarım kalır, halledemeyiz.Ama bunları düşünüp umutsuzluğa kapılmamalıyız aksine tamamladığımız işleri düşünerek kendimizle gurur duymalıyız. "Ona adeta hayran hayran bakarken "Bilmiyorum Turgay. Yetişmeliydim.Onun yanında olmak zorundaydım. "dedim
Yeşil gözleri bana değerken "Hiçbir şey için geç değil Hazan. Hayat 'Her şey bitti' dediğin an başlar. " dedi.Burukça gülümsedim "Umarım öyle olur."
1 hafta sonra
Dudağımın kenarında çıkan uçuğa kremi yedirirken aynı zamanda bir diğer elimle telefon tutuyordum.
"Yaklaşık bir saat sonra orada olurum Seda abla"
"Tamamdır.Görüşürüz Hazan."
"Görüşürüz. " dediğimde aramayı sonlandırdık.Kremin kapağını kapatıp aynaya baktım.
Üzüldüğümde ve strese girdiğimde yüzümde mutlaka uçuk çıkardı ve krem sürmezsem günlerce geçmiyordu.Yüzüme bakmayı sonlandırdım ve vücuduma baktım.
Beyaz gömleğimin üstüne açık kahverengi hırkamı giymiştim.
Saçlarımı ise ensemden topuz yapmıştım.
Makyaj yapmaya gerek duymamıştım çünkü benim çirkinliğimi o ürünler bile kapatamazdı.Çantamı alıp içine telefonumu koydum sonrasında cüzdanımı koydum.
Param baya az kamıştı.Yakup'dan istemeyi aklımın bir köşesine yazdım.
Yakup,hem annemin hem benim masraflarımı ödüyordu çünkü ben onun isteklerini yerine getiriyordum. Yakup, anneme olan hıncını benden çıkarıyordu.Bir sehpahada dizili olan kitaplarımın arasından okumadığım bir kitap aldım.
Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf adlı kitabıydı.
Yazar öylesine güzel ve naif yazıyordu ki kitaplar âdeta beni içine alıyordu. Sanki orada ki karakterler bendim.
Örneğin;Kürk Mantolu Madonna kitabında kendimi Madonna'nın yerine koymuş, onun yerine sinirlenmiş ve ağlamıştım.
Hele ki o son...
Onlar asla böyle bir sonu hak etmiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRAİL-Bir ölüm meleği-
Teen FictionBir insanı öldürmek için bazen bir silah, bazen bir söz bazen terk ediş yeter. Bedeni öldüyse kolay ama ruhu öldüyse işte onu bir daha hayata döndüremezsin. Hazan'ın dram ile geçen hayatını okumak ister misiniz?