BÖLÜM 44

24K 639 41
                                    

BÖLÜM 44

Rüzgar mumu söndürür, yangını alevlendirir
anonim

KÖTÜ HABER

Deniz kabuğu aşağı düşüyor ve enseme sertçe çarpıyor. Ensem sızlıyor. Soğuk ellerimle ensemi okşuyorum ama acım bir nebze bile dinmiyor. Ensem yanıyor, kar taneleri ensemi uyuşturmayı başarıyor. Ensemden seken ve karın üzerine düşen deniz kabuğunu elime alıyorum. Annemden gelen mesajı öğrenmeyi sabırsızlıkla beklesem de bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. Deniz kabuğunu avucumda bir sağa bir de sola çevirip duruyorum. Topaz yanıma geliyor. Tüm cinsiyetsizler bir kargaşanın içerisinde.
"Sol kulağını kapat ve deniz kabuğunu sağ kulağına götür. İçersinden gelen sesi dinle. Deniz kabukları sesi çok iyi saklar," diyor. Topaz'ın bilgisi her zaman ki gibi beni aydınlatıyor.
"Pekala," diyorum ve sol kulağımı kapatıp, deniz kabuğunu sağ kulağım ile dinliyorum. İlk olarak içerisinden uğultular yükseliyor,ardından vızıltılar kulak zarımı patlatacakmışçasına rahatsız ediyor ve en sonunda annemin o güzel sesini duyabiliyorum. Kalbim güm güm atıyor. Annemin sesini nasılda özlemişim. Sesi bile beni hayata geri döndürmeye yetiyor annemin.
Annem ... Benim iyilik meleğim. Kusursuz kraliçem.
Sevincim kursağımda kalıyor. Annemin sesi oldukça telaşlı.
"Ametist," diyor annem.
"Hemen çığlık ormanına git! Yardım iste. Burada insanlar ölüyor. Acele et! Jade'e göz kulak ol, sizi seviyorum." Annemin mesajı son bulduğu anda bir sürü kargaşa sesi kulağıma ulaşıyor. Deniz kabuğunu dolduran tek ses annemin sesi değil. İnsan çığlıkları da deniz kabuğunun içine saklanmış. İçim ürperiyor. Annem çığlık ormanını nereden biliyor? Çığlık ormanına gitmek istediğimi nereden biliyor? Ve ben kimden nasıl bir yardım isteyeceğim? Kafam karmakarışık. Topaz'a anlamsızca bakıyorum.
"Topaz?" Derken sesim dehşet saçıyor.
"Ametist,savaş başlamış. Titanux canavarları birlik hazırlamış. Kupa kasabasına saldırmışlar. " diyor elindeki haberci deniz kabuğunu sıkıca tutarak.
"Ne?" Diye sorarken buluyorum kendimi. Topaz babasından aldığı mesaj karşısında tıpkı benim gibi telaşlı görünüyor. Cinsiyetsizler haberci deniz kabuklarından aldıkları mesajlar karşısında kaos ortamını resmen hazırlıyor.

'' Bizi beşinci bölgeden derhal çıkarın?''

'' Müdür Frank ! '' diyor üst sınıflardaki bir cinsiyetsiz.

'' Titanuxlar savaşı başlatmış!''

'' Kırk tırnak gardiyanlarını kapıdan uzaklaştır, beşinci bölgeden dışarı çıkmak istiyoruz.Ailelerimizin yanında olmalıyız.''

Cinsiyetsizler Müdür Frank'a sitem ediyor. Fakat müdür Frank hiç kimseyi umursamıyor.

"Ailelerimiz tehlikede,savaş da yerimizi almalıyız?" Diyorum bende sitem ederek.
"Hayır," diyor Müdür Frank gözlerini üzerime devirerek.
"Cinsiyetlilere yardım etmeyeceğiz." Müdür Frank'ın sesi oldukça keskin.
"Kapıları açında gidelim." Diyor Zirkon ağlamaklı ses tonuyla.
"Kapılar açılmayacak. Beşinci bölgeyi terk etmek isteyenler bilsinler ki dışarıda ölüm var! Geldiğiniz yerde de ölüm vardı. Sizi öldürmek isteyenleri kurtarmak için çabalamanız oldukça gülünç. " Müdür Frank keskin ses tonuyla kesin bir şekilde konuşuyor ve yarış pistini derhal terk ediyor. Müdür Frank'ın ardından kalabalığı yararak koşuyorum onu kolundan yakalıyorum ve yüzünü görmek için bedenini kendime doğru çeviriyorum. Cinsiyetsizlerin fısıltılarından kaynaklanan uğultu son buluyor. Nefes alış veriş sesimi bile duyabiliyorum artık. Yuvarlak gözlükleri ardından yüzümü inceliyor Müdür Frank. Kelimeler ağzımdan zorlukla çıkıyor.
"Hani insanlık,cinsiyetten üstündü müdür Frank!" Diyerek lafı tıpkı bir tokat gibi yapıştırıyorum.
"Bu ne cüret?" Diyor müdür ve ters ters bakıyor. Yutkunduğunda çenesinin altında ki ademelması olan kemiği harekete geçiyor.
"Eğer biraz kişiliğiniz varsa ve eğer biraz insansanız her ne olursa bu savaşta yerinizi alırsınız. Ben ettiğim yeminin sonsuza kadar arkasında duracağım, umarım sizde durursunuz." Diyorum ve müdür Frank'ı elimin tersi ile iteliyorum. Siyah pelerinini savura savura sanki hiçbir şey olmamışçasına yarım bıraktığı yolda ilerlemeye devam ederek gözden kayboluyor Müdür Frank. Cinsiyetsizlerin oluşturduğu kalabalık beni seyrederken yutkunuyorum ve elimdeki maydanoz ağacına sıkıca sarılıyorum. Sevinç ve hüznün olduğu ince bir yolda yürüyorum belki de. Az önce Şah-Mat turnuvasının galibi olduğum için oldukça mutluydum fakat şimdi içimde mutluluktan eser yok. Çünkü insanlar ölüyor. İnsanların suçsuz yere ölmesi beni mutlu etmiyor. Kalabalıktan sıyrılmak istiyorum. Depar atarak Turmalin'in mezarına koşuyorum. Kar yağışı halen devam ediyor. Zenon dünyası beyaza boyanıyor ancak sadece şimdilik... İnsanlar öldükçe beyaz kar, kırmızı ile dans edecek.

Cinsiyetsiz ve Sulh SırdaşlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin