BÖLÜM 12 - (Mahkumun Sırrı)

2.1K 231 19
                                    


ZİHİN UYUŞUKLUĞU

''Birazcık daha canın yanabilir ama bence dayanabilirsin.'' Dedi Olivin yaralanmış olan koluma bir dikiş daha atarken. Son birkaç saattir kolumdaki kanama ne duruyordu ne de iyileşme gösteriyordu. Acaba mucizelerle dolu olan cinsiyetsiz bedenim iyileşmekte zorlanıyor muydu? Kim bilir belki de mucize diye bir şey yoktu. Kollarımın arasında olan Olivina bakarken güçlükle yutkundum. Yüzünde bulunan merakı gizlemek için her zamankinden daha büyük bir gülümseme takınarak ''Ne oldu?'' diye sordu.

Olivin'in güzel yüzünü seyretmeye devam ederken sorusunu cevaplamaktan kaçındım. ''Neden öyle bakıyorsun?'' diye sorarken bir hayli utanmış görünüyordu. Dikkatimi tamamen Olivin'in keskin yüz hatlarına çevirerek ''Yüzün çok güzel,'' diyebildim. Yüzünü aydınlatan bir tebessümle bakışlarını bana çevirdi ve daha sonra şiddetli bir kahkaha attı. Suratımdaki afallama yüzünden şaşkına dönen Olivin, dudaklarını araladı.

'' Kan revan içinde olan koluna dikiş atıyorum ve bu yüzden canın yanıyor ama sen yüzümün çok güzel olduğunu söylüyorsun öyle mi?''

''Evet,'' diye kısa bir şekilde yanıtladım. Olivin bana dik dik bakarken sedyede hareketsiz bir şekilde oturuyordum. Kafam karışmış bir şekilde gözlerimi kıstım. ''Yani demek istediğim böyle güzel bir yüzü başka hangi cinsiyetsizde görürüm diye kara kara düşünüyordum.''

Gözlerini devirerek bana aldırış etmeden ilk çekmecede bulunan pamuk ve sargı bezini çıkarıp yaralı olan kolumun iyileşmesi için son dokunuşları yapmaya başladı.

''Neyse ki bir cinsiyetimiz yok Ametist, yoksa bana sarkıntılık ettiğini falan düşünecektim.'' Dedi minik bir gülümsemeyle.

''Ben de öyle düşünüyordum,'' dedim tıpkı onun gibi gülümseyerek.

''Seni pis sapık,'' diyerek sırıttı.

Birkaç dakika sonra sedyeden inip masanın önünde duran dönen sandalyeye otururken Olivin gri kanımla kirlenmiş olan malzemeleri toparlamaya başladı. ''Artık bir çok doktordan daha iyi iş çıkarıyorsun,'' diye iltifat ettim kolumu göstererek.

''Acaba neden? Böyle durumlarla o kadar sık karşılaşır olduk ki insan gerçekten bir şeyler öğrenmek zorunda kalıyor. Tampon yapmak, dikiş atmak vs. vs.''

''Çok haklısın,'' diye karşılık verdiğimde beni telaşlandıran soru neredeyse kulaklarıma ulaşmak üzereydi.

''Sence bilim sınıfı panzehir üretebilecek mi?'' dedi Olivin usulca.

''Elbette! Yani bunu yapmak zorundalar. Menes aldığı toprak ve papatya örneklerini laboratuvara çoktan bıraktı. Eminim kısa süre içerisinde mantıklı açıklamalar yapılacaktır.''

Sesimdeki korkuyu ben bile fark edebiliyordum. Olivin söylediklerime hak vermek istercesine bana bakıyordu. ''Umarım,'' dedi yalnızca endişelerini bastırmaya çalışıyordu.

''Peki şu aptal dağda ki patlama için ne düşünüyorsun? Lavlar Siazeme kadar ulaşabilir mi?'' diye sordum merakla. Şehrin ve insanların zarar görme ihtimali beni çıldırtıyordu.

''Sanmam. Yani Buz dağına oldukça uzağız. Lavlar Siazeme kadar ulaşmaz ancak oldukça büyük bir yanardağ patlaması meydana geldiği için kısa süreli bir hava kirlenmesi oluşacaktır. '' dedi Olivin endişelenmemem gerektiğini gözlerinden anlayabiliyordum.

Kapının diğer ardından, ''Ametist!'' diye haykırdı biri. Ardından revirin kapısı gürültülü bir şekilde açıldı. İçeriye önce Akik daha sonrada Topaz girdi. İkisi de oldukça telaşlı görünüyordu.

Cinsiyetsiz ve Sulh SırdaşlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin