Ellerim bacaklarımla uyum içerisinde yavaşça ve zarafetle hareket ediyordu. Şakaklarımdan akıp yanaklarıma ulaşan ıslak damlalar aynı hızla ahşap zemine düşüyor, ayağımın altındaki dünyaya can bağışlıyordu. Alışık olduğum şarkının sonlarına geldiğimin farkına varmam ile dudaklarımda oluşan minik bir gülümsemeye engel olamayarak son hareketlerimi tamamladım."Harika! Mükemmel gidiyorsun Jimin, böyle devam edersen seyirci toplayacak kadar iyi bir performans sergileyebilirsin."
"Teşekkür ederim Taehyung, sen olmasan ne yapabilirdim, bu noktaya nasıl gelebilirdim bilmiyorum." diyerek bakışlarımı sahnenin kenarında beni izleyen dostuma çevirdim. Dans için olan tutkumu en iyi bilen kişi oydu, her daim yanımda olan kişi de oydu, benim dans alanında hayatımı devam ettirebilmem için çok çabalamıştı.
Aklıma düşen anılar yüreğime hoş bir sıcaklık yayarken Taehyung'un "Ben çıkıyorum, sen de daha fazla bekleme burada." deyişini duydum. Başımı salladım yavaşça, birkaç saniye sonra da sahneye açılan kapı açılmış ve kapanmıştı. Derin bir nefes aldım ve seyirci koltuklarına çevirdim bakışlarımı. Yıllardır bir tane bile insan gelmemişti buraya, ne kadar çabalarsak çabalayalım onları dans gösterimi izlemeye ikna edemiyorduk. Taehyung bana bunun insanların bize pek alışık olmamasından kaynaklandığını söylese de benim çok farklı düşüncelerim vardı bu konuda.
Birkaç gün önce kasaba sokaklarında koşup oynayan bir çocuğun benim çalışmak için kullandığım tiyatro salonuna tuhaf gözlerle baktığını görmüştüm. Yavaş adımlarla yanına gittiğimde irkilerek bana dönmüş, sonrasında kim olduğumu görerek rahatlamıştı.
"Neden buradasın küçük?" demiştim ona. Bana korku dolu bakışlarla bakmış ve tiyatroyu işaret etmişti.
"Orası lanetliymiş Efendim, uzak durun oradan." demiş ve arkasını dönüp hızla koşmaya başlamıştı ve ben bu olay yaşandığından beri içerisinde bulunduğum tiyatro salonu hakkında fazlaca düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Burası nasıl bir lanetle cezalandırılmıştı ki küçük bir çocuğun dahi bu denli korkmasına neden oluyordu?
Düşüncelerim yoğunlaşırken kulaklarıma ulaşan minik bir ses dikkatimi düşüncelerim üzerinden uzaklaştırdı ve sol kenarda bulunan seyirci koltuklarına dikkat kesilmeme sebep oldu. Korkuyla nefesimi tuttum ve yavaşça sahneden aşağıya doğru uzanan merdivenlere doğru ilerledim.
"Kim var orada?" diye seslendim korkudan hafifçe titreyen sesimle. Merdivenlerden inip seyirci koltuklarına yaklaşmamla kesik nefes sesleri duymam neredeyse aynı anda gerçekleşmişti. Seslerin geldiği yere doğru yavaşça ilerledim, bu sırada yanıma kendimi koruyabileceğim bir şey almamış olmamın ne kadar saçma olduğunu düşünüyordum.
Adımlarımın seslerin geldiği noktaya yaklaşması ile kulağıma ulaşan nefes sesleri artmıştı. Derin bir nefes alıp kendimi karşılaşabileceğim şeye hazırladım ve sesin geldiğini düşündüğüm yere, karşımda duran seyirci koltuğunun arkasına doğru döndüm.
Sırtımı bir anda yerde bulmak beklediğim bir şey değildi tabii.
Ben ne olduğunu dahi anlayamadan üzerime atlayan bir şeyle -ne olduğunu dahi görememiştim- kendimi bir anda yerde buldum. Ellerim istemsizce üzerimdeki şeye doğru uzanmıştı. Ellerimi ne olduğunu bilmediğim şeye doladığımda hissettiğim ipek kumaşla gözlerimi açtım yavaşça.
Bir insandı.
Hayır, hayır, karşımda gördüğüm varlığın bir insan olması imkansızdı. Bir melekti o, cennetteki ışıldayan bahçesinden yanlışlıkla dünyaya düşmüş bir melek. Siyahın en koyu tonundan olan saçları bana doğru eğilmiş olan yüzüne dökülüyordu, bir gül kadar kırmızı olan dudakları hafifçe büzülmüştü, teni o kadar beyazdı, o kadar güzel parıldıyordu ki kendimi dahi görebilirdim teninden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En güzel süsenlerden birer parça olan gözlerindeki son ışığa | yoonmin
FanfictionHer gece kendi özel sahnesinde tek başına provalar yapan balet Park, bir gün yalnız olmadığını fark eder. Ophelia.