Normal odaya alınan Murathan'la diğerlerini göndermiş ben yanında kalmıştım. Yanındaki koltukta oturmuş ellerim ellerini tutarken başımda ellerimin üzerindeydi. Kendi kendime bir şiir mırıldanmaya başladım.
"Göğsümden havaya kattığım zehir,
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
Bana kalacaksın yine son günü.Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
Varılmaz hayale işaret diye,
Toprağında bir taş olur, beklerim...""Beklemene izin vermem yavrum" duyduğum hafif pütürlü sesle kafamı hızla kaldırdım.
"Ay uyandın mı! Allah'ım sana binlerce kez şükürler olsun, dur hemşireyi çağıracağım." Ona fırsat tanımadan hızla hemşireyi çağırdım.
Hemşire gerekli şeyleri yapıp çıktı. "Hani söz vermiştin?" Dedim kaşlarımı çatarak. Gülümesemeye çalıştı.
"Denedim ama öldürmem gerekiyordu o adamı, hem bak bir şeyim yok"
"Senin olmayabilir ama benim var!"
Endişeyle dikleşmeye çalışırken izin vermedim."Neden ne oldu? İyi misin? Bir şeyin var mı?"
"Neden olacak senin yüzünden, sen orada ameliyat olurken bende ameliyat oluyormuş gibiydim, sanki sen vurulmamışsın ben vurulmuşum gibi canım yanıyordu" devam ettim. "Bu yüzden bunu bir daha bana yaşatma, canım çok yandı Murathan" dedim gözümden yaş akarken.
"Kalbim sıkıştı, nefessiz kalmış gibi hissettim"
Elimi tutup üstünü okşamaya başladı."Seni üzüp ağlattığım için özür dilerim" kafamı iki yana salladım. "Kendini öyle kolay affet-" bir anda beni kendine çekip dudaklarını dudaklarıma bastırınca gözlerim sonuna kadar açıldı. Onunsa gözleri kapalı sanki çok önemli bir şey öper gibiydi. Dudaklarını hareket ettirmeye başladı. Son derece nazik öptükten sonra beni bırakıp göz kırptı. Yavaşça koltuğa oturdum.
"Bence şimdi affetmişsindir?" Geniş bir şekilde gülümseyip devam ettirdi cümlesini. "Tabi affetmediysen tekrar öpe-" onun yaptığını ona uygulayıp hızla yaklaşıp dudaklarımı gülümserken çıkan gamzesinin üstüne getirip gamzesinden öptüm. Bu sefer o benim gibi olmuştu. Kalp ritim cihazından gelen seslerle işe yaradığını anladım. "Affettim"
___
"Ne yani yavrum şimdi sen mi bana kan verdin?" Kafamı salladım. O kadarda uyarmıştım oysaki Ferhat'ı ama ağzından kaçırmıştı. Ferhat'a kötü bakışlarımı yollayıp Murathan'a döndüm.
"Evet, aslında söylemeyecektim rahatsız olursun diye am-" beni bileğimden yutup yüzüne yaklaştırdı. Hafifçe kulağıma yaklaşarak fısıldamaya başladı.
"Ben seninle aynı kanı paylaştığım için mutluyken sen neyden bahsediyorsun benim masum yavrum"
Yanklarımın hafiften kızarmasıyla bu sefer ben kulağına bir şeyler fısıldadım. "Sen gül gül, bir iyileş bakalım ben sana neler yapıyorum"
Göz kırptı. "Neler yaparsın?" Omzuna vurdum hafifçe. Sinirle koltuğa oturdum.
"Millet içinde fısıldanmazmış çok ayıp tıch tıch" diyen Caner'le gözlerimi kısıp ona baktım.
Bizi basmaları yetmezmiş gibi birde bizi ayıplıyorlardı. "Asker!"
"Emredersiniz komutanım!"
"Caner yarın sabah buraya gelip bizi benim evime götürüyorsun onun haricinde buraya hiç biriniz gelmiyorsunuz birdaha karargâha gidin şimdi"
"Emredersiniz komutanım!"
Hepsi çıkınca kötü bakışlarımı Murtahan'a yolladım. "Bakma öyle kötü kötü korkuyorum" bunlaro söylerken gülüyordu. Daha fazla öyle bakmayı bırakıp koltukta sırtımı ona dönüp üzerime battaniyeyi örttüm ve gözlerimi kapattım. Kendimi çok yorgun ve halsiz hissediyordum.
"Güzelim uyuyacak mısın?"
"Hmhm"
"Ama ben yeni uyandım"
"Ama ben hiç uyumadım" diye karşılık verdim onun sözüne.
"Bari buraya gel yanımda yat sırtın ağırırır."
"Hayır burada yatacağım sende yat uyu dinlen"
"O zaman bana dön"
Uykum fazlasıyla olduğu ve o yönde zaten rahat edemediğim için ona döndüm. Bilincimi kaybederken bir şeyler mırıldandığını duydum Murathan'ın.
"Beni hayatta tutan sana teşekkür ederim"
"Tam vazgeçmişken hayatıma girdiğin için teşekkür ederim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısra
Aktuelle LiteraturHayallerini 25 yıl sonra yaşayan bir kız ve hayattan tüm ümitleri kesmiş ruhsuz bir adam. Bu kötü hayatların birbirine bağlanıp güzel bir hayat olmasını okuyun. ___ "Neden canım bu kadar acıyor. Sen vurulmuşken neden ben vurulmuşum gibi hissediyorum...