Sarıldığım sıcak şeyden ayrılıp etrafa baktım. Koyu renklerle döşenmiş bir odaydı. Yanımdada Murathan yatıyordu. Hızla kalkıp mutfağı buldum. Çorba ve kahvaltılık şeyler ayarladım. Son olarak salatalıkları doğrarken adım sesleri ve belime sarılan kollarla Murathan boynuma bir öpücük kondurdu.
"Günaydın yavrum, mis gibi kokuyor"
"Günaydın hadi otur bunları getiriyorum" dediğimi ikiletmeden sofraya oturmuştu. Çorbasını içmesini söyledim. Yine beni ikiletmeden çorbayı içmeye başladı.
Salatalıkları ve domatesi doğramayı bitirip masaya koydum. Karşısındaki sandalyeye oturup yüzünü inceledim. Onun için çok korkmuştum. Ama şükür ki şuan iyiydi.
Yüzündeki üzgün ifadeyle kaşlarımı çattım. "Bir sorun mu var sevgilim?"
Yüzünde önce sıcak bir tebessüm oldu başını kaldırıp gözlerindeki ışıltıyla gözlerime baktı. "Sende başlasana" dedi sorumu boşverip.
Bir şey var.
Yemeğe başlarken kaşlarım hâlâ çatıktı. Ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
Yemek sonuna kadar sadece beni izlemiş ağzına çorbadan başka bir şey sürmemişti.
"Ne olduğunu söylesene artık Murathan!" Dedim sinirlenerek. Bir şey vardı ve söylemiyordu.
Ağzını açmamasıyla daha fazla sinirlendim. Masayı toplayıp bulaşıkları yıkadım. Bunları yaparken gözleri sürekli benim üzerimdeydi. Dayanamayıp ellerimi kuruladım.
"Murathan, sevgilim" tek kelime etmedi.
Yanın ilerledim hafiçe eğilip ellerimi yanaklarına koydum. Anında başını sol elime bastırdı. Bu hareketi benim gözümde iyice masum görünmesini sağlamıştı. Sağ elimle yanağını okşarken fısıldadım.
"Bir sorun var ve sen bunu söylemiyorsun" ayağa kalktı yavaşça.
Ellerini belime sarıp bana sarıldı. Bende parmak ucumda yükselerek kollarımı boynuna sardım.
Fısıldadığı şeyle gözlerim titredi. "Yarım saat sonra göreve gidiyoruz, sınıra."
Ondan uzaklaşarak gözlerinin içine baktım. "İyide daha bir gün önce riskli bir ameliyat oldun, kalbin durdu" gözlerimden bir tane yaş aktı. Ve bir tane daha. Bir tane daha.
Ellerini yanaklarıma koyup göz yaşlarımı sildi. "Kurban olurum o göz yaşlarına, ağlama n'olursun" acı çekiyor gibiydi. "Görev bu beklemez"
Kafamı salladım onu biliyordum ama onun için endişeleniyordum. Daha yeni geldi. Ameliyat oldu. Kalbi durdu. Bunlar daha 1 gün önce yaşandı!
Kollarımı boynuna dolayıp sıkıca sarıldım. Göz yaşlarım giydiği tişörtü ıslatırken bunu umursamadım. Gitmese olmaz mıydı?
Beş dakika öyle durduktan sonra mecbur ayrıldı. Elini cebine atıp bir telefon çıkardı. "Bu artık senin telefonun, kendi numaramı kaydettim oradan yazarım sana müsait oldukça"
Kafamı salladım. "Kendine bu sefer gerçekten iyi bak Murathan, bir şey daha olursa dayanamam" sesim çaresiz çıkmıştı.
Yüzünü yüzüme yaklaştırıp dudaklarıma şefkatli bir öpücük bıraktı. "Eğer sen kendine iyi bakarsan bana bir şey olmaz, tamam mı?" Kafamı salladım.
O giyinmeye giderken bende üzerime kabanımı giyindim. Daha 2 dakika olmuşken askeri üniformasını giymişti. Son kez ona sıkıca sarılıp öptükten sonra aşağı indik. Ben onun askerinin arabasına binip kasabaya giderken o ise 5 dakikalık yürüme mesafesinde olan karargâha gidiyordu.
Gözlerimden yaşlar akıta akıta gelmiştim kasabaya. Askere teşekkür ederek evime girip odama kapadım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mısra
General FictionHayallerini 25 yıl sonra yaşayan bir kız ve hayattan tüm ümitleri kesmiş ruhsuz bir adam. Bu kötü hayatların birbirine bağlanıp güzel bir hayat olmasını okuyun. ___ "Neden canım bu kadar acıyor. Sen vurulmuşken neden ben vurulmuşum gibi hissediyorum...