29.Bölüm

8 2 1
                                    

Sehun eve gelir gelmez kendisini odaya kapatmıştı. Tzuyu konuşmak istediğini söylese de oldukça ters bir şekilde şu an istemediğini söylemişti ve Tzuyu mecbur onu yalnız bırakmıştı. En başından bu işe karışmak istememe sebebi Sehun'du. Bir şekilde mecbur kalmıştı ve korktuğu şey başına gelmişti. Sevgilisini hayal kırıklığına uğratmıştı.

Sehun onu içeriye almayarak kapıyı yüzüne kapattıktan sonra Tzuyu omuzları düşük bir şekilde kullandığı odaya geldi ve öylece yatağa uzandı. Saatlerce ağladı. Pişmanlıklarına ağladı.

Karanlık iyice odasını kapladığında odasından çıktı. Bir şey yiyecek hali yoktu ama Chaeyoung acıkmış olmalıydı. Yemek hazırladıktan sonra Sehun'un yanına gitti. Kapısını yavaşça araladı. Sehun yatağının üzerinde oturuyordu. İfadesiz bir yüzle baktı. "Yemek yaptım," Tzuyu'nin sesi kırılmıştı. "Gel hadi."

"Siz yiyin ben aç değilim." dedi Sehun soğukça ve tekrar önüne döndü. Tzuyu gitmesi gerektiği sinyalini almıştı. Demek ki buraya geldiğinden beri ilk defa akşam yemeğini Chaeyoung ve ikisi yalnız yiyecekti. Bazen Chaeyoung'u masaya getiriyorlardı bazen onlar tabaklarını alıp Chaeyoung'un yanında yiyiyorlardı ama her zaman üç kişiydiler. Sehun bununla bile Tzuyu'den ayrılmak istediğini belli etmişti aslında. Azıcık olan iştahı da kaybolup gitmişti. Sadece Chaeyoung'un tabağını tepsiye koyup ona verdi ve yeniden odasına çekildi.

Birkaç saat sonra telefonu çalmıştı ve arayan kişi çok saçma bir şekilde Chaeyoung'du. Telefonu meşgule attı ve Chaeyoung'un yanına gitti. "Bir şey mi istedin?" bezgin bir şekilde sormuştu. Chaeyoung eliyle iki kere yanına vurdu. "Otur biraz konuşalım."

"Hiç konuşacak halde değilim bir şey istemiyorsan gideyim."

"Yok." Cevabını alır almaz tekrar odadan çıkmıştı ama Chaeyoung'un son söylediğini duymuştu. "Bari Sehun'la konuş."

Olduğu yerde bir iki saniye duraksayıp iç çekti. Uzatmanın pek bir alemi yoktu. Sehun artık konuşacak duruma gelmiş olmalıydı.

Kapısını çalıp yavaşça başını uzattı. "Artık gelebilir miyim?"

Sehun sırtını yatağının başlığına yaslamış oturuyordu. Tzuyu'yi başıyla onaylarken doğruldu. Tzuyu emanet gibi oturmuştu yatağa. "Ben senden çok özür dilerim Sehun inan böyle olsun istemezdim."

"Ben de," Sehun iç çekerek söylemişti. "Şu an kafam çok karışık. Sen tüm bunlara engel olabilir miydin? Yapmak istedin mi istemedin mi? Gerçekten pişman olduğun için mi Chaeyoung seni istememesine rağmen bana yardım etmek için debelendin, zorla Chaeyoung'la aranızı iyileştirdin, ameliyatı sonrasında da benimle Chaeyoung'a bakmayı kabul ettin yoksa gözümü boyamak için mi? İnan aklımda çok fazla soru var hiçbirinin cevabı yok."

"Olamazdım. Mina her şekilde dediğini yapacaktı. Aklında öldürmek olan birini ben durduramazdım. Yapmayı gerçekten istemedim çünkü senin güvenini kırmak benim isteyeceğim en son şeydi. Yaptığımdan deli gibi pişman olduğum için buradayım ve burada olmaya devam etmek istedim. Aklında başka soru var mı?"

"Soru çok, cevaplardan emin olamıyorum."

Tzuyu utançla başını öne eğdi. "Seni hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim. Seni çok seviyorum ama tüm bunlardan sonra ayrılmak istersen anlarım."

Sehun'un bir şeyler söylemesini beklemişti ama Sehun sessiz kalınca başka bir şey demeden odadan çıktı. Galiba bitmişlerdi. Yeniden odasına kapandı ve ağlamaya kaldığı yerden devam etti. Sabaha kadar ağladı. Güneş yavaş yavaş kendini göstermeye başladığında Tzuyu iyice bitkin düşmüştü. O sırada biraz içi geçti. Chaeyoung tekerlekli sandalyesiyle odasına girene kadar uyuyordu. Chaeyoung yüzünün halini görür görmez okula gelmeyeceğini anlamıştı. Israr etmeden geri çıktı. Sehun Tzuyu'ye bakmamıştı bile. Evden çıktıklarında Chaeyoung sordu. "Kıza niye böyle davranıyorsun? Belli ki sabaha kadar ağlamış."

Secret Story of the Black Swan | TwiceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin