18. MEKTUP

238 48 4
                                    

TAEHYUNG-

Bir hafta aklımın alamayacağı kadar hızlı geçmişti. Ve bu demek oluyordu ki, mahkemeye son üç hafta kaldı.

Kendimi hiçbir şekilde buna hazır hissetmiyordum. Kendimi onun için milyonlarca parçaya ayırabilecekken gözlerimin önünde idama mahkum edilişini seyretmek istemiyordum.

Onu öpmüştüm. Ve onu öptüğüm an beni hatırlamasını umut etmiştim. Ancak o bırak beni hatırlamayı, benden tiksinmişti.

Bu çirkin dünyada bütün güzelliklere tabi olan adam, benden tiksinmişti.

Ben onu her şeyden çok seviyorum ve o benden nefret ediyor. Hatta belki de benden nefret bile etmiyor. Bana karşı hiçbir duyguyu beslemiyor, nefreti bile.

Ona göre her zaman ölüm bir kaçış olmuştu. Belki de onun haberi yoktu ancak her kendini öldürmek isteyişinde ben de hastanede oluyordum.

Hatta en son ki intihar girişiminde onu kurtaran ben olmuştum. Evde yalnız başına kaldığı için kendine zarar vermeye kalkışacağını tahmin etmiştim.

Ben onu sadece senelerce uzaktan seyrederek bile bunu anlarken ailesi düşünememişti. O çok sevdiği meleği, annesi bile düşünmemişti.

Jungkook o gün bileklerini keserken ailesi bir iş yemeğindeydi. Ben ise dışarıda deli gibi yağmur yağmasına rağmen onun evini uzaktan seyrediyordum.

Ailesinin yemekte olduğu mekanın mutfağını aleve verip yanmasını sağlamıştım. Böylece ailesi mecbur kalarak eve gitmişti ve Jungkook'u ölmeden kurtarmışlardı.

Onun için bırakın sikik bir restoranın sikik mutfağını, dünyayı bile yakardım.

Çocukken hep birlikte oturduğumuz bir kaldırım vardı tam evlerinin önünde olan. Ne zaman onu özlesem o kaldırıma oturur evlerini seyrederdim. Kendimce özlem giderirdim işte.

Belki de gerçekten Jungkook'un düşündüğü gibi ölüm bir kaçıştı ancak ben onu sevmek için kaçışı değil yaşamayı tercih ediyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Belki de gerçekten Jungkook'un düşündüğü gibi ölüm bir kaçıştı ancak ben onu sevmek için kaçışı değil yaşamayı tercih ediyordum.

O bir hayattı, beni kendine bağlayan.

Gülünce kısılan gözleri.

Gömülmek isteyeceğim derin gamzeleri.

Kaybolmak isteyeceğim kahvelikleri.

Yüz metre öteden bile alabileceğim yasemin kokusu.

Hiçbir zaman canlı canlı tutamayacağım güzel elleri.

Hiçbir zaman dokunamadığım dalgalı bukleleri.

Ve beni hiçbir zaman hatırlamayacak olan o adam beni hayata bağlıyordu körü körüne.

Belki o beni hatırlamayacaktı fakat benim gündüzümde gecemde o'ydu. Çünkü o benim hem sevincim hem yenilgimdi. O benim yaram ve merhemimdi.

İsterse dünyanin öbür ucunda olsun ben yine de onu bulurdum. Ancak o bana gelmezdi.

GRAVE | taekook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin