-Hayvanat bahçesinde yaşıyoruz da bizim mi haberimiz yok kızlar?
-Bana baksana sen!
-Evet, bakıyorum.
-Kapa çeneni de dinle. Evet, hayvanat bahçesinde yaşıyoruz. Şuanda da karşımda 4 tane öküz var. Aaa pardon maymunda olabilir. Yada hayır siz kendiniz seçin hangi hayvan olduğunuzu. Güneş'te sizin gibi hayvanları görünce korkmuş olmalı. Şimdi dalga geçmeyi bırakın da işinize gidin. Sizi ilgilendiren bir konu yok!
-Bayan çok bilmiş konuştu. Yanılmıyorsam kardeşin bizi görmeden önce çığlık çığlığa bağırıyordu. O zaman hangi hayvanı gördü acaba?? Dedi Demir burnundan soluyarak.
-Sen... Sen... Ne demek istiyorsun? Bana hayvan mı diyorsun?
-Bayan çok bilmiş ne demek istediğimi bilmiyor mu?
-Bana bayan çok bilmiş demeyi kes! Benim bir adım var!
-Adın beni ilgilendirmiyor.
-Eğer cümlelerinde beni belirteceksen "Ecem" diyeceksin.
-Ne diyeceğime ben karar veririm çok bilmiş. Şimdi bizden özür dileyeceksin.
-Ben...Asla! Sizden neden özür dileyeceğim ki hem. Bence senin yanındaki arkadaşın dalga geçtiği için özür dilesin.
-Bize hayvan isimleri taktığın için özür dileyeceksin.
-Ben!
-Hemen!
-Dilemeyeceğim!
-Sana hemen dedim!
-Ha...
-Özür dile!
-Hayır siz...
-Özür dileyeceksin!
-Siz ikiniz. Susun artık tüm gün sizin çekişmenizi izleyemem. Demir bizim için önemli olmayan kişilerin sözlerini dikkate alma kardeşim.
Doruk'un konuşması üzerine hepimiz sessizce onu dinledik. Bay ukala nerde kaldı diyorduk. Şuna bak. Bizim için önemli olmayan kişilermiş. Acaba gerçekten Doruk için önemsiz biri miydim? Salak Arya tabiki de öylesin çocuk seni takmıyor bile. Neyse ya... Ecem sinirden kıpkırmızı bir şekilde önümde durmaya devam ediyordu. Demirle ikisi de dakikalardır birbirine ölümcül bakışlar atıyordu. Artık buna bir son vermem gerektiğini anlayarak Ecem'e doğru ilerledim.
-Hadi Ecem gidelim... Sakin ol canım sinirlerini bozmaya değmeyecek konular.
-Haklısın Arya. Bu dörtlü benim sinirlerimden önemli değil.
Ecem'e güven dolu bir gülümseme gönderirken Doruk bana baktı. Bakışları sertti.
-Bizden uzak durun!
NE! Ne demek istiyordu bu!. Biz onlara yakın mı oluyorduk. Sinirlerim her geçen saniye daha fazla artıyordu. Susamayacağımı anladım ve konuşmaya başladım.
-Asıl siz bizde uzak durun. Şu arkadaşın Cem... Bence her duyduğu çığlığa dönüp cevap vermemeli.
-Cem'in ne yapıp yapmayacağına karar vermezsin. Ayrıca senin veya arkadaşlarının yüzünden tekrar Handan Hanım'ın yanına gidip sorguya çekilmek istemiyorum. Çevremde dolaştıkça başımı ağrıtıyorsun. Uzak dur!
-Sen...Sen ne demek istiyorsun! Sizin peşinizden falan dolaştığım yok.
-Ondan mı geçen gece bizi dinliyordun? Dedi Utku.
Bu kez öldürücü bakışlarımı Utku'ya çevirdim. Oldukça grupla aramızdaki mesafeyi kapatmıştık. Utku'ya doğru dönüp;
-Ne saçmalıyorsun sen salak. Hava almaya çıkmıştım ve sizin orada olduğunuzu bilmiyordum.
Nasıl olsa yalandan kimse ölmez...
-Oooo... Siz hakarette erkekleri geçmişsiniz be güzelim. Arkadaşın bizi her türlü hayvana benzetti şimdi de salak olduk.
-Kes çeneni Cem!
-Ama Doruk...
-Cem! Daha fazla bela almak istemiyorum. Son kez söylüyorum Arya Peyman bu gruptan uzak dur!
Daha benim ne diyeceğimi bile beklemeden uzaklaşmışlardı. Neden sadece sinir duygusu hissetmiyordum? Neden üzgünüm? Neden? Sanırım gerçekten de onlar için belayım. Çocuklar hayatlarında bir defa benimle konuştu onda da Handan Hanım soruya çekti. Demek ki benimde arka dörtlüyle anılarım buraya kadardı. Çünkü dediğini yapacaktım. Ben Arya Peyman o gruptan uzak duracaktım!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKA DÖRTLÜ
Dla nastolatkówGizemli bir grup... Onları merak eden bir topluluk... Güzel kızlar... Yakışıklı erkekler... Bilinmeyen gerçekler... Hayat her zaman sıradan değildir. Hiç beklemediğimiz bir anda neler yaşayacağımızı bilemeyiz. Biz bu hikayede sıradanlığın içindeki...