-3-

138 19 9
                                    

1 hafta sonra 

beomgyu

Derslikten çıkar çıkmaz prensin odasına koştum

"PRENSİM PRENSİM"

"bakalım bugün neler öğrendin?" diye sordu oturduğu sandalyede gülerek

"melezler ülkesi diye bir yerrr varmış" dedim nefes nefese

"gel otur da biraz soluklan" dedi yatağını göstererek

Bir haftadır her gün olduğu gibi prensin yatağına oturdum ve öğrendiklerimi ona anlattım

"bizim krallığımız neden onlarla küs?" diye sordum 

"öğretmen anlatmadı mı?"

"hayır, sadece onlarla yıllardır düşman olduğumuzu ve tanrı gibi güçlü ama insan gibi ölümlü olduklarını söyledi. Sadece kraliçeleri  Briannadan söz etti, çok güçlü ve korkulması gereken biriymiş. İnsanlara her istediğini yaptırabilirmiş hatta tanrıların babasının ona bir hediyesi olarak insanların canını alabiliyormuş" Son cümlemle kendim bile irkilirken prens çenesini okşadı

"Duyduğuma göre bizim kralığımızdan biri kraliçe brianna'nın kız kardeşini öldürmüş ve bebeğini kaçırmış tabi çok eski dönemlerde biz daha anca annelerimizin kucağındayken, köylülerden duymuştum ben de daha fazla bir bilgim yok bu konuda ama  bir keresinde brianna bile karşılaşmıştım. O zamanlar küçüktüm ama hala aklımda o görkemli kadın. Taht odasına girdi, kapıdaki hiçbir asker girişini engelleyemedi. Yeni öğrenmiş kardeşine onları yapanın bizden olduğunu, amcamı havaya kaldırdı ve bir anda duvara fırlattı. Ne çok ağlamıştık o zaman kai ile, annem tanrıça diana onunla savaşmak zorunda kalmıştı. O gün kraliçe bir gün amcamı ve karısını öldüreceğine yeminler ederek ayrıldı ülkeden, bir daha da ne onlarla ticaret yaptık ne de iş" 

"onun için zor olmalı ama amcan-yani kralın yapmadığına eminim, tanımadığı birine karşı bile bu kadar babacan birinin böyle bir şey yaptığına inanmak çok güç"

"öyle, onun kadar merhametli insan tanımadım ömrümde"

"şey, annem tanrıça dediniz ya prensim. Siz ve prens kai de tanrı mı?"

"ben tanrıyım maalesef ama kai öyle değil şanslı o"

"nasıl yani? ama siz aynı kandansınız"

"annem tanrıça, babam sıradan bir insan. Sen merak etmeden anlatayım hikayeyi bıcırık. Annem ay tanrıçasıdır, babam ise bir köylü. Babam çok çalışırmış o zamanlar, amcam ve babanneme bakabilmek için. Annem geceleri dünyayı seyrederken gece boyu çalışan babamı görmüş, her gece onu izlemeye başlamış göklerden ve merak etmeye başlamış bu canla başla çalışan güçlü adamı, tanışmış bir şekilde. Sonra aşık olmuşlar zamanla birbirlerine, geceleri birbirlerine arkadaşlık ederken aşık olmuşlar" Soluklandı bir süre prens

Umarım biz de bu sarayda birbirimize dostluk ederken aşık oluruz prensim

"tanrıların babası zeus, yani dedem olur kendisi. İzin vermemiş, babamı küçümsemiş ve geceleri dışarı çıkmasını yasaklamış babamın ama annem o kadar aşıkmış ki babamı göremediği her gece ağlamaktan yataklara düşmüş sonunda. Dedem kızının kollarında eriyip gitmesine dayanamamış evliliklerine izin vermiş, annemle babam tüm gece birbirleriyle vakit geçirmekten annem görevini yapamaz hale gelince dedem ceza olarak görevini almış annemden. Belli basit güçleri kalmış sadece, dedem de sürünüp gitmelerine kıyamadığından bu krallığı anneme hediye etmiş."

"saraydaki tek soylu sizsiniz o zaman"

Kurduğum cümleyi fark edip başımı eğdiğimde prens saçlarımı okşadı

"hadi git biraz dinlen, sonra tekrar konuşuruz. Benim halletmem gereken işlerim var"

"peki prensim" dedim ve odadan çıktım 

Bağırış sesleriyle korkarak prens kainin odasına yaklaştım, canı acıyor gibi sesler çıkarıyordu. Beni tersleyeceğini bilsem de kapıyı tıklatarak içeri girdim, prens yatağında uzanmış acıyla kıvranıyordu. En sonunda beni gördü ve dikleşti, çatık kaşlarıyla konuştu

"ne işin var burada?"

"sanki canınız yanıyor gibiydi de bakmak istedim" dedim 

"istemez, yıkıl"

"kusura bakmayın ama ne kadar kızsanız da derdinizin ne olduğunu öğrenmeden gitmeyeceğim" 

"karnım ağrıyor, oldu mu? Git şimdi"

"aaa neden acıyor acaba?"

"ne biliyim ben? Gitsene sen artık, zerre sevmiyorum seni"

"biliyorum, umrumda değil"

"ama olmalı, kendine azıcık gururun varsa olmalı"

"şuan hastasınız, hasta bir insanın karşısında gurur yapılmaz"

"hasta falan değilim ben, kıt beyinli misin sen? OF OF sırf kuzenim onun o at gözlüklerini çıkaracak kişiyi bulamasın diye seni yamadılar ona"

"ben çok bayılıyorum sanki burada olmaya" diye patladığımda bir süre ikimiz de sustuk

"çok mu özlüyorsun köyünü?" diye sordu prens

"elbette, orası benim yuvamdı. Üstelik beni hiçbir beklentisi olmadan seven tek arkadaşım da orada kaldı"

"vay vay vay senin gibi birinin de arkadaşı olabiliyormuş demek ki"

"çok pardon da, nasılmışım ben?"

"safoz, kendini kullandırtan, kendi düşünceleri olmayan gibi bir şeysin"

"kendi düşüncelerim var elbette ben taştan yaratılmadım, sadece başka seçeneğim yoktu"

"her zaman başka seçenekler vardır"

"benim yoktu, bencillik yapmış olabilirim ama köyde ormanda uyumaktansa burada kendi odamın olmasını seçerim"

"iyi iyi aferin sana" 

"masaj yapayım mı?"

"karna masaj mı  yapılır?" diye sordu gülerek

"demek gülmek gibi normal davranışlarınız da var" dedim alayla

"dilin pabuç kadarmış meğer"

"alttan alıyorum diye ezik sandınız, sadece bana bir yuva veren insanlara saygı duyuyorum"

"tamam be hemen başlama, gel de yap şu masajı"

Yanına gittim ve elimi karnına koyarak ovalamaya başladım

"prensin karın ağrıları ondan çıksın da başkasına gitsin, kime gitsin prensim?"

"bu ne saçma bir şey böyle" dedi kahkaha atarak

"bak cidden işe yarıyor dalga geçme"

"iyi iyi, anneme gitsin"

"hiii hayırsız evlat"

"işini yap doktor"

"prensin karın ağrıları gitsin de annesine girsin"

"oh oh girsin" 

"başka kime gitsin"

"babama gitsin"

"gitsin de babasının karnı ağrısın"

"o yanlarındaki piçe de girsin"

"hiii, gitsin de gizemli amcaya da gitsin"

"orospu çocuğu harutoya da gitsin"

"o kim bilmiyorum ama harutoya da gitsinnn"

Prens katıla katıla gülmeye başladığında istemsizce ben de gülmeye başladım, bir öksürük sesi duymamla prens taehyun'u gördüm ve hemen yerimden fırladım

"korkak keçi, ay iyi geldi bu masaj hep yaparsın artık"

"sen uyumaya gitmedin mi?" diye sordu prens taehyun

"gidiyordum ama pren-"

"tamam anladım, hadi gidelim. Yorucu bir gündü" dedi ve arkasını dönerek odasından çıktı

Ben de prens'e iyi geceler diyerek çıktım ve kendi odama koştum

lanetli prensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin