"Kaçmak nedir bilir misiniz? Ben kaçıyordum ama kaçmak nedir bilmezken..."
Sizin hiç içinizde fırtınalar koptu mu? Kendinizi yapayalnız hissettiğiniz anlarda, aradığınız birileri oldu mu? Evet şu an benim ne arayabileceğim birisi var ne de güvende hissettiğim bir ortam. O üçlü bana bu görevi sunduğunda düşünmüş ve kabul etmiştim. Ama ben böyle olacağını düşünmemiştim. Şu an ki durumum ne biliyor musunuz? Ben Bulut'un evinde elimde havlu saçımı kurutuyor Bulut ise mutfaktaydı. Ta ki içeri elinde iki kupa ve kolunda bir sweatshirt ile girene kadar.
"Bu sıcak çikolatan bu da sweatshirt'ün. Üşüteceksin, istersen yukarda üstüne bunu giy." Karanlık salonda sadece şöminenin ışığı ile simsiyah gözlerine bakıyordum. Bu çocuk gerçekten katil miydi? Katilse neden bu kadar iyiydi?
"Teşekkür ederim... Gerek yoktu." Mahcup bir şekilde elinde ki sıcak çikolatamı ve beyaz sweatshirt'ü aldım.
"Gel sana odayı göstereyim üstünü değiştir." Başımı salladım. Belki odasında bir iz bulurdum yada bir delil. Odası için adım adım merdivenleri çıktık. Ev özenerek dizilmişti ve çok güzeldi. Bana bir odayı gösterdiğinde içeriye girdim ve kapıyı kapattım. Odası kocamandı, penceresi bahçeye bakıyordu ve dışarıda fırtına vardı. Hemen üstümde ki ıslak tişörtümü çıkarıp, beyaz sweatshirt'ü giydim. Odasına göz gezdirdiğimde sıradan genç odasıydı. Duvarlarında resimler, kitaplıkta kitaplar... Odasından çıktım ve yavaş yavaş yanına indim. Tam karşısına geçip oturduğumda ilk konuşan o oldu.
"Ne işin vardı orda? Yani o söylediğin şeye inanacağımı bekleme çünkü arkadaşın burada oturuyor olsaydı, sana başında o sokağın sarhoşların sokağı olduğunu ve üst sokaktan gireceğini söylerdi." Yutkundum. Zaten söylediğim yalana inanacağını düşünmemiştim.
"Ya aslında... Ben annemle kavga ettim evi terk ettim. Sonra da gidebileceğim bir arkadaşım olmadığı için kendimi sokağa attım. Buraya da taksi getirdi yani." Bu defa inanıyor gibiydi...
"Peki nerede kalacaksın bu gece? Baksana dışarı çok fena." İnan bilmiyorum... Katille aynı ortamda olmam dışarıdan daha kötü inan bana.
"Yani bilmiyorum, Buraya yeni taşındık tanıdığım birisi de yok." Hayır Deniz üç tane arkadaşın var oraya git..
"Taşındık derken?" Sesi meraklı ama tam bir ajan gibiydi.
"İzmir'de yaşıyorduk, annemin işinden ötürü buraya gelmek zorunda kaldık." Kaşlarını çattı ve oturduğu koltukta oturuşunu düzeltti. Bende elime aldığım sıcak çikolatamdan bir yudum alırken o soruyu sordu.
"Annen ne iş yapıyor ki?" Boğazıma kaçan sıcak çikolata hem öksürtüyor hem de sıcaktan boğazımı yakıyordu. Koşarak yanıma gelen katil iyi misin dercesine bana bakıyor bir yandan su uzatıyordu.
"Yavaş öleceksin." Sen öldürmeyeceksen sorun yok...
"İy...İyiyim..." Kendime geldiğim sırada karşıma yerine geri geçti. "Annem mimar." Dedim bir anda.
"Çok güzel bir meslek. Benim de babam başta sayısal okumak istemiş ama olmamış." Hafif tebessüm ettim.
"Annen? O da mı öğretmen?" O an yüzü düştü. Ama öyle normal değil baya dört yaşında ki bir çocuk gibi yutkundu ve gözlerini halıya dikti.
"Annem yok." Şaşkınlık ve pişmanlıkla bakıyordum yüzüne.
"Ben özür dilerim yani... Başın sağ olsun." Öfkeyle yüzüme bakıyordu şimdi de.
"Ölmedi. Ben küçükken beni babama bırakıp gitmiş. Şu an nerede bilmiyorum." Belki de bu çocuk sevgi nedir bilmeyerek büyüdüğü için böyle. İnsanlara, belki de bu yüzden zarar veriyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Son Dokunuşları
Teen Fiction"Savaşmak için buradaydım ve savaşacaktım. Kimdim, neydim umurumda değildi, şu an tek istediğim benliğime ulaşmaktı. Evet savaşacaktım, ben korkak değildim savaşacaktım. Ama her savaşta bir galip ve bir kaybeden olacaktı.." "Seviyorsun sanmıştım..."...