"Bir deniz dalgasına kapılmış gidiyordum ama tutan yoktu."
Hayata hiç isyan ettiniz mi? İlla ki etmişsinizdir değil mi? Peki ya hayatın her günü için ona teşekkür ettiniz mi? İsyan etmek kolaydır, peki ya teşekkür etmek. Gözlerimi yavaş yavaş açarken hayata teşekkür ediyordum. Teşekkür ederim çünkü bugün de kendimi rezil ettim. Ben dün Bulut'a sarıldım ve hiç bir açıklama yapmadan koşar adım odama geri döndüm. Şimdi hangi yüzle bu odadan çıkacağım? Ayağa kalkıp üstüme sarı sweatshirt'mü, altıma da siyah taytımı geçirip aynanın karşısına geçtim.
"Bugün de çok çirkiniz!" Diye söylenerek saçımı en tepeden topladım. Yüzüme de biraz allık ve rimel sürdüm. Kalın dudaklarıma da hafif ton da bir renk sürüp tekrar aynaya baktım.
"Hala çirkiniz..." Odadan çıktığım da Bulut kanepe de uyuyordu. Hayır o uyurken çıkıp çocukların yanına gitse miydim? Üstüme montumu geçirip sessizce odadan çıktım. Karın altında koşar adım diğer odanın kapısını çaldım. Kapıyı Emir açtı.
"Günaydın bacımsu!" Gülerek odaya girdiğimde üçü de oturmuş FİFA oynuyorlardı.
"Burada bile oyun oynayabiliyorsunuz!" Diyerek güldüm.
"Kızım biz çöle de gitsek, bir yolunu bulur bunu oynarız." Kerem'e gülerek kendimi hemen önlerinde ki koltuğa attım.
"Nasılsın? Dün çok kötüydün." Ayaz hem oyun oynuyordu hem de dünden bahsediyordu.
"İyiyim. Yani dün biraz kötüydüm ama bugün fazla iyiyim."
"Dün niye kayboldun? Bir şey mi yaptı o orusbu çocuğu?" Emir'in sinirle söylenmesine Kerem devam etti.
"Hepimiz bir yerlere ayrıldık, ödümüz bokumuza karıştı."
"Size öyle yapmasına çok kızdım. İlerledikten sonra kavga ettik bende gittim."
"Gitmedin kayboldun." Ayaz'ın sesi de diğerleri gibi öfke doluydu.
"Bulundum ama o yönden bakalım."
"Bulununca ne haldeydin bir bilsen." Hepsi de bana acır gibi bakarken ayağa kalktım.
"Tamam tamam beni seviyorsunuz anladım!" Kahkaha attım. "Ama benim şimdi gitmem gerekiyor."
"Dikkat et. Bir şey olursa direkt ara." Kerem'e başımı salladım ve odadan çıktım. Acaba Bulut uyandı mı? Umarım uyanmamıştır. Sessizce odaya girdiğimde hala uyuyordu. Üstümden montumu çıkarıp telefonumu elime aldım. Öyle dakikalarca telefonumda oyalandım ve Bulut gözlerini açıp yattığı yerden doğruldu. Gözleri kısık, tişörtü kaslardan vücuduna yapışmış bir halde bakıyordu.
"Günaydın..."
"Öldün sandım! Kaç saattir uyuyorsun." Diye karşılık verdiğimde kahkaha attı.
"Hayır sabah uyanıp geri uyudum."
"Açlıktan öleceğim ama..." Ayağa kalktı.
"Sana ölmeyi yasaklıyorum ve hazırlanmaya gidiyorum. Birazdan çıkarız." Başımı salladım. Bir kaç dakika boyunca onu beklediğim sırada telefonumda oyalandım.
"Hazırım." Başımı çevirdim. Üstüne siyah sweatshirt, altına siyah kot...
"Hadi gidelim." Diyerek ayağa kalktım. Odadan çıktık, yürüdük, kahvaltı yaptık, yine yürüdük ve hiç bir şey konuşmadık. Hani sessizlikte bir cevaptı ama ben cevap alamıyordum. Yürürken durduk.
"Ne zaman döneceğiz?" Soran bendim. Saatlerdir süren sessizliğe son verdim.
"Yarın sabah." Başımı salladım. Odaya girdik ve montumu çıkardığım anda bir şeyle karşılaştım. Bu nasıl olurdu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Son Dokunuşları
Teen Fiction"Savaşmak için buradaydım ve savaşacaktım. Kimdim, neydim umurumda değildi, şu an tek istediğim benliğime ulaşmaktı. Evet savaşacaktım, ben korkak değildim savaşacaktım. Ama her savaşta bir galip ve bir kaybeden olacaktı.." "Seviyorsun sanmıştım..."...