"SAAT ZAMANIN AYNASI"

66 19 10
                                    

Herkese merhabalar:))) Yepyeni bir dünya ve yepyeni bir heyecan... aşırı aşırı heyecanlıyım. Umarım bu hikayeyi çok seversiniz. Lütfen desteğinizi ve görüşlerinizi bana ulaştırmayı unutmayın. Yorumlarınızı ve oylarınızı bir telefon uzağınızda heyecanla bekliyor olacağım:)))

Okurken bu hikayenin kurgu olduğunu ve gerçek dünyayla bağının olmadığını belirtmek isterim. Yaşamımızdaki, ülkemizdeki kurum ve kuruluşlardan bağımsız olarak hikayeyi okuyunuz lütfen. Keyifli ve musmutlu okumalar kelebeklerim:)))

"Kaderin düğümlediği olaylar senin için zorunlulukken, kurduğun düzen bir ip üzerinde dengede durmaya çalışır; ta ki Tanrı, onu devirene kadar..."


Yağmur damlalarının sertçe beton zemine çarptığı puslu bir gündü. Günün öğleden sonrası olmasına rağmen sis bulutlarının gökyüzünü kaplaması yüzünden kendinizi gece vaktinde hissedebilirdiniz ki ben öyle hissediyordum. Nedeni, geceyi gündüze tercih etmemde olabilirdi bi tabii. Gri gökyüzünün altındaki boş kalabalığın içinde bulunan sıradan insanlardan biriydim. Kalabalığın içindeki yalnız kalmışlardan biri gibi davranırken hareketlerim doğaldı. Sanki arananlar listesinde değilmişim gibi...

Kefne, şehrinde bulunan çoğu kişi arananlar listesinde olabilirdi fakat ben ve diğerleri gibi altın listeye girmek yetenek işiydi. Şu an ki rahatlığımın sebebi de polisin elindeki kayıtlarda kızıl ve mavi gözlü olarak kayıtlı olmam ve parmak izimin sistemde bulunmamasından kaynaklıydı. Beni, yakalamaları için önce ellerindeki bilgilerin doğruluğunu sağlamalıydılar. Sert adımlarımı biraz daha sıklaştırdığımda istikametimdeki dükkan gözüme çarpmıştı. Kocaman, çirkin tabelasını görmemek için kör olmak gerekirdi. Sarı neon renklerle kendince tasarladığı saat ablemine yüzümü buruşturarak botlarımın zeminde ilerlemesine izin verdim. Beni bu işe sürüklediği için Orkun'u iki gün aralıksız kışkırtacaktım.

Bu işe tek başıma giriştiğim için biraz olsun heyecanlıydım ve çok da alışık olduğum bir duygu değildi bu. Ekipçe işe başlar ve bitirirdik. Herkesin görevi belliydi ama şimdi tamamen plansız bir işe bulaşacaktım ve bunun suçlusu sadece kafam iyiyken girdiğim boktan bir iddiaydı. Bir daha asla kafam güzelken, Orkun'la konuşmayacaktım. O, şerefsiz insanların açıklarından pekala yararlanabiliyordu. Zihnimdeki kendimle çatışan düşüncelere son vererek görgüsüzlükle bezelenmiş dükkanın kapısını araladım. Dışına zıt şekilde, güzel ve şık bir tasarıma sahip dükkan fazla lüksle sarılmıştı. Beyazla daha ferah bir alan yaratılmış olan dükkanda tavandaki büyük taşlı avize kendinizi bir otelin lobisinde gibi hissettirebilirdi. Bir saatçi dükkanı için fazla gösterişli değil miydi burası?

Zenginlerin, parasını harcamayı bile becerememesi ve bu parayı asıl hak edenlerin paranın kölesi olarak boğaz tokluğuna çalışması. Adaletin temeli işte burada sarsılıyordu. Özellikle bu şehirde, madeni paralar için bile adam öldürülen şehirde bu tarz zenginlikler ortamı kaosa sürüklerdi. Bazı gruplar, bu zenginlikleri (haksız zenginlikleri) kabul eder; bazıları ise ayaklanır karşı çıkar. Biz karşı çıkanlardandık, tabii biraz da abartanlardan.

Girdiğim yerin gösterişinden etkilenmeyi kenara bırakarak gözlerimi etrafta dolaştırdım. Çalışan iki kız ve bir erkek vardı. Bir de müşteri...

"Hoş geldiniz, efendim." cılız bir sesin kulaklarımı tırmalamasıyla gözlerim biraz ilerimdeki çalışanı buldu. Kızın yüzündeki gülümseme tamamen emredildiği için yüzünde yer edinmişti, bu belliydi. Gelme amacımdan dolayı aynı şekilde gülümsemesine karşılık verip başımı eğdim. Deri, uzun trençkotumun cebindeki eldivenli ellerimi iki yanımda salınacak şekilde bırakıp bir turist edasıyla gözlerimi cam tezgahta gezdirdim. O, sırada yanımdaki müşteri karşısındaki kadın çalışanla konuşuyordu. Yanımdaki adamın omuz hizasına gelirken ona doğru yanaştım. Baktığı saat benim aradığım saatten daha farklıydı. Daha klasikti...

Ölü Hayaller Şehri (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin