on iki

140 15 34
                                    

"where nothing will ever be enough"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"where nothing will ever be enough"


burnumu çekerek etrafta dolaşıp stresten strese geçmekten başka bir şey yapamadım. iş yeri evime uzak değildi, bu kadar geç gelmemesi gerekiyordu.

bir işi çıkmış olabilirdi fakat bana hiç bir şey yazmadı. sıkkınlıkla nefesimi dışarıya verip koltuğa oturdum. stresliydim ve korkuyordum çünkü en son bu şekilde evime geldiğinde, o konuşmayı yapmış hayatımdan siktir olup gitmişti.

bunları düşünürken kapı çalmış oturduğum yerden kalkıp koşar adım kapıya gelmiştim, kapıyı açtığımda direkt ayakkabılarını çıkartıp eve girmişti.

"eve buyurmayacaksın madem kendim gireyim." yanakları soğuktan hafifçe kızarmıştı. neden bilmiyorum, anılarım geri gelmiş gibi hissediyorum.

koltuğa geçtiğinde peşinden ben de gidip bir kaç adım uzağına oturdum. "iyi görünüyorsun." birazcık bana doğru yakınlaşıp elini alnıma koydu. ikimizde onca şey olmamış gibi aşırı çekingen davranıyorduk.

"ateşinde yok, geldiğimden beri burnunu çekip duruyorsun yalnızca." gülümseyip ellerini yanağıma koymuş, başını hafif yana eğmişti. "çok güzelsin taehyung." bu sözler duymayalı çok zaman geçmişti, yanaklarımdaki sıcaklığı hissedebiliyordum. geldiği zamandan beri ağzımı açıp tek bir kelime bile edemedim, etmek zor geldi.

aynı şeyleri yaşamanın korkusu böyle olmuyormuş demek ki. kilitleniyorum ve tek bir kelime dahi edemiyorum. jeon, elini tekrar alnıma götürüp ateşime baktı. emin olmak istiyor gibiydi.

elini alnımdan çekip ayaklandı. "lavabo nerede?" ayaklanıp elimle lavabonun olduğu koridoru işaretledim. "bu koridorun sonunda soldaki kapı." gülümseyip söylediğim yere doğru ilerledi.

geri oturduğumda koltuğun üzerinde duran telefonu dikkatimi çekti. ekrana sürekli mesaj düşüyor durmadan birinden bildirim geliyordu, bildirimlerinin gösterilmesini kapatmıştı, kimden geldiğini dahi göremiyordum.

gönderen kişi sabırsızdı, durmadan gönderiyordu. uzanıp telefonu elime alacağım sırada açılan kapı sesini duyup geri bıraktım. kimdi bu kadar mesaj atan? belki iş ile alakalı bir durumdur.

jungkook, gülümseyen yüzü ile içeriye doğru yürümüş, koltuğa geri oturmuştu. kocaman bir gülümseme sunduğumda dudaklarıma bir buse kondurdu. "her gün daha da güzelleşiyorsun taehyung." tebessüm edip kollarımı boynuna doladım, aklım yalnızca telefondaydı. jungkook'da fark etmiş olacak ki kendini benden uzaklaştırdı, gördüğü telefon bildirimleri ile gülüşü solmuştu.

"sorun ne jungkook?" cevap vermedi. eline telefonu alıp bildirimlere bakınca ciddi bir hale büründü. hiç bir şey söylemeden ayaklandı, yüzünü bana çevirip üzgün bir ifadeyle bakmaya başladı.

hide & seek loveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin