Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
30 Mayıs Çarşamba, 2019
[Gyeonggi-do]
🏁
.
Rüzgâra karışan bir tutam toz hava boşluğuna doğru sürüklenmeye devam ederken Rox, hızla karavanın kapısını açıp dışarı çıktı ve boynundaki kamera çantasını bir eliyle sıkıca kavradı. Saatlerdir kapalı alanda yolculuk etmek onu fazlasıyla boğmuştu bu yüzden temiz havaya ihtiyacı vardı. Geldikleri yer de tam olarak buna uygun bir yerdi.
JK'in Gyeonggi-do'daki çiftlik evi hafif tepelik denebilecek bir yükseltideydi. Arazinin üçte birlik kısmında büyükçe bir at çiftliği duruyordu. Atlar için ayrılmış uzunca kabinler vardı. Kabinlerin önündeki alan tamamen çitlerle çevrilerek atların gezmesi için boş bir alan oluşturulmuştu. Evin diğer arazileri ise birer peyzaj sanat eseriydiler. Kore'de yetişmediği düşünülen çiçeklerin bile var olduğu mütevazı bir büyüklüğe sahip bir sera vardı atların kaldığı alanın tam tersi istikamette. Seranın içerisinde yüzlerce çeşit bitki vardı. Bunların yanında buradaki her şey büyük bir özenle inşa edilmişti. JK'in çiftlik evi Seoul'deki devasa büyüklükteki evinin yanında daha küçük kalmasına rağmen arazisi daha genişti. En önemlisi buradaki hava Seoul'dekinden çok daha temizdi. İnsanı tazeleyen bir havaya sahipti burası.
Rox, derin bir iç çekip istemsizce gözlerini yumdu ve kısa kollusunun bol aralıklarından bedenine sızan rüzgârı hissetmeye devam etti. Bu yaptığı şey ona kendisini özgür hissettiriyordu. Günlerdir kafese hapsolmuş bir kanarya gibi hissetmekten başka bir şey gelmemişti elinden fakat şimdi... Şimdi daha iyi hissediyordu. Bunda, dün gece yaşanılanların bir etkisi olup olmadığı tartışılabilirdi fakat Rox, bu hisse JK ile ilgili en ufak bir duygu eklemek istemiyordu. Tamamen kendisi için mutlu olmalıydı.
"Hadi, hadi!"
Rox, yanından geçen Bay Hiddleston'ın çok da yüksek olmayan sesini işittiğinde kısa bir süreliğine irkildi. Söylediği kelimelerin harekete geçirici etkisi bile onun dudakları arasında cansızlaşmıştı. Rox, yüz ifadesini sabit tutmaya çalışarak derin bir iç çekti. Eğer burada gereğinden fazla uzun süre kalmaya devam ederlerse sinir krizinden ölebileceğini de düşünmeden edemedi.
Rox, etrafındaki kalabalığın bir anda artması üzerine etrafında kısa bir süre dönüp yanaklarının içerisini havayla doldurdu. Çalışanlar karavanlarından inmeye başlamışlardı. Yolun bir kısmında yoğun trafik olduğu için karavanların hepsi burada değildi ancak yine de hatrı sayılır bir kalabalık oluşmuştu. Rox, boynundaki kamerasını eline alırken tesadüfen gözleri arabasından inen JK ile kesişmişti. Spor ve lüks aracını yine tek başına kullanmıştı.
Göz göze gelmelerinin üzerine Rox, dudaklarını ıslattı. Bunu tamamen istemsizce yapmıştı ama yine de JK'in gözlerinin anında dudaklarına inmesine engel olamamıştı. Rox, hemen bakışlarını kaçırıp başını aksi bir yöne çevirdi.