Karşımda duran adamın tek bir bakışıyla kalbim tekledi. Koyu mavi gözleri, açık kahverengi ince çizgilerle düzgün bir şekilde yerleştirilmiş koyu kahverengi saçlar, mükemmel şekilde şekillendirilmiş burun ve pembe öpülesi dudaklar...
Bir dakika ne?! Beren kapa çeneni! Sen o adamı tanımıyorsun bile!
Ah! Bilmek istemiyor musun?
Kapa çeneni! Aptal bilinçaltı!
Hala yabancıya baktığımı fark ettim. Hızla gözlerimi kaçırıp aşağı baktım ve saçlarımın yüzümü örtmesine izin verdim. Birkaç saniye sonra başımı kaldırdığımda resepsiyon görevlisinin adama duygusal gözlerle baktığını gördüm. Zihinsel olarak öğürdüm ve boğazımı temizledim.
Transtan çıkıp bana baktı. Gözlerini devirdi ve "Sana görüşmelerin iptal edildiğini söylememiş miydim? Şimdi git" dedi.
"Ama neden? neden iptal edildi?" Diye sordum.
"Çünkü CEO'muz yaptığı bir hata nedeniyle Kaya'nın yöneticisi onu kovmak zorunda kaldı ve artık sekretere gerek kalmadı. Tamam mı? Şimdi gidecek misin?" dedi sakince.
Başımı salladım ve bir yandan da birinin gözlerinin üzerimde olduğunu hissederek binadan çıktım ve bunun o kadar da yabancı olmadığını umdum. İş iptal edildiğini neden bize önceden yayınlamadılar? Ne kadar zaman ve para kaybı!
Eve gittiğimde saat çoktan 4 olmuştu ve bunun Taner'ın eve erken geldiği günlerden biri olmadığından korkuyordum. Kapıyı açtım ve Taner'ın arabasının garajda olmadığını gördüm. Rahatlayarak dışarı çıktım ve mutlu bir şekilde evin içine girdim. Dünden beri hiçbir şey yemediğim için bir şeyler yemek istedim.
"Neredeydin?" Sesini duyduğumda korkuyla yerimden sıçradım. Yavaşça döndüğümde kanepede yattığını gördüm, ayağa kalktı ve bana doğru yürümeye başladı, ben de yerimde kaldım.
"Nerede olduğunu sordum?" Bağırdı. Ve tüm vücudum korkudan titriyordu. "T-T-Taner ben-ben bir asistanlık işi için gittim. Ama iptal edildi, bu yüzden geri dönmek zorunda kaldım."
Yanıma gelip saçlarımı avucunun içine aldı ve ona bakmamı sağladı. "Yalan söylüyorsun değil mi? Bir yerlerde, hakkında hiçbir şey bilmediğim bir adamla fahişelik yapıyor olmalısın. Ha?" Yüzüme tükürdü ve saçlarımı daha sert yakaladı.
Gözlerimden yaşlar akmaya başladı ve hiçbir şey söylemeden elinden kurtulmaya çalıştım çünkü bana inanmayacağını biliyordum. Saçlarımı aniden bırakıp yere düşmemi sağladı.
Ondan uzaklaşmaya çalışarak nefes almaya başladım. "Gözümün önünden kaybol." Dedi ve ben ona şok olmuş bir şekilde baktım, daha bir dakika önce bu kadar öfkeli olmasına rağmen ilk defa beni dövmemişti. "GİT" Bağırdı ve hızla odama koşup kapıyı kapattım.
Neden bana vurmadı?
Herşeyden pişman mı?
Sonunda yanıldığını anladı mı?
Ya da belki bana vuracak ruh halinde değildir?
O... Ugh bu çok sinir bozucu!
Kapı sesini duyduğumda yatağıma gidip uzan dım. Korkuyla başımı kaldırıp baktığımda... Selim mi?
Buraya neden gelsin ki? Çok terlemeye başladım, yatağıma yaklaşırken sırıttı. Yataktan kalktım "Selim burada ne yapıyorsun?" Diye sordum.
Selim hatırlamak istemediğim bir geçmişti. O benim hayatımda silemediğim bir yara izi. Kabuslarımın adamı. Hayatımı mahveden adam. Kalbimi o kadar çok parçaya ayırdım ki kimse onaramaz. Onurumu benden alan adam.
"Eh, peki! Büyüyüp harika bir genç kadına dönüşmüşsün, değil mi?" dedi yanıma gelirken bana sırıtarak. Yutkundum ve geriye doğru gitmeye başladım. Korktuğumu görmesine izin veremezdim.
"Neden buradasın Selim!? Sana kim izin verdi..." Bir şeyin farkına varınca durdum. "Taner?" diye daha çok fısıldadım kendi kendime ama şeytani sırıtması onun da bunu duyduğunu gösteriyordu. Taner onu içeri almıştı, Taner benim burda olduğumu ona söylemişti.
"Evet! Kesinlikle haklısın! Kardeşin beni odana gönderdi ve tabii ki vakit kaybetmek ya da seninle sohbet etmek için değil." Gözlerim büyüdü ve kapıdan kaçmaya çalıştım ama kolumdan yakalayıp beni yatağa sürükledi ve itti.
Taner! Taner lütfen yardım et! Taner!" Çığlık atmaya başladım ve kapının açıldığını duydum. Selim ve ben ona doğru baktık. Birkaç kez tökezleyerek ona doğru koştum.
"Abi lütfen onu durdur. Lütfen bunu yapma Abi." Ona yalvardım. Kıpırdamadı bile, "Lanet paraya ihtiyacım var ama hiç param yok. Sen zaten bir fahişesin, ben onu sadece iyi bir işe yarar hale getiriyorum." dedi.
"Abi ben senin kız kardeşinim, Allah aşkına. Sen deli misin? Hiçbir şey hatırlamıyor musun?" Dedim ama cevap vermedi. "Abi lütfen yapma bunu. İş arıyorum, iş bulur bulmaz sana para getireceğim." yalvardım.
Yaklaşık iki dakika boyunca bana baktı. "Dostum, sakın onun köpek yavrusu gözlerine kanma. O bu gecelik benim. Sana para veriyorum, değil mi?" Selim'in sözü kesildi.
Kafamı hızlıca salladığımda ikisinin de birbirine baktığını gördüm.
"Selim defol git burdan." Dedi ve odadan çıktı. Selim inledi ve bana ölümcül bir bakış attı. Rahat bir nefes alıp odadan çıktım.
Bir anda arkamdan gelip kapıyı kapattı ve beni kapıya doğru iterek "Bu iş bitmez kahpe! Sen benim olacaksın. Bundan emin olacağım" dedi ve beni yere iterek bıraktı.
Dizlerimi göğsüme çekip sessizce ağladım.
Uyuyana kadar kendi kendime ağladım.
~Alparslan'ın bakış açısı~
Hiç birini öldürmeyi düşündün mü? Sanki öylece oturuyorsun ve canlı birini öldürmek istiyormuş sun gibi mi?
*HAYIR?*
Tamam, ama ben öyle hissediyordum. Ben ne yapayım?
*Neden kendini öldürmüyorsun?*
Hayır yapamam. Bu dünyadaki birçok insanın bana ihtiyacı var.
Bir içeceğe ihtiyacım var. Lobimdeki mini kulübe/bara giditim. Birkaç içkiden sonra onu düşünmeye başladım. Bugün resepsiyondaki o kız. Gerçekten çok güzeldi, söylemeliyim. Kahverengi saçları, küçük ama sevimli yüzü, dolgun pembe dudakları, içinde derin sırlar barındıran yeşil gözleri. Oldukça minyon bir vücudu vardı ve yaklaşık 1,6cm kadar kısaydı. Ama olağanüstü derecede güzeldi.
Ash ne oluyor? Delirdin mi? Sadece iki-üç içkiyle mi sarhoş oldum? Artık gidip uyumalıyım.
Yatak odama gidip yatağa uzandım. Yeşil gözlü bir güzelliği düşünerek neredeyse anında uykuya daldım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?
Taner yaptıklarından sonra değişirmi sizce?
Arkadaşlar Oy ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saplantı
Romance"Oraya gidemezsin! dedim sana konu burada kapandı" Bileğimi daha sıkı tutarken bağırdı. Bileğimi kurtarmaya çalıştım ama işe yaramadı. "Senin dediklerini yapmak zorunda değilim!" Bağırdım. "Lütfen , Allah aşkına, beni dinle! Bu senin için güvenli de...