24. Bölüm

115 14 10
                                    

Savaş;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Savaş;

Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordum. Pınar sandığım kadın yüzünü döner dönmez suratım düştü. O ise beni görünce çığlık atıp elindeki çakıyı doğrultmuş, ona dokunmamamı söylüyordu.

"Sakin olun hanımefendi, ben polisim." Dediğimde çakıyı sallayarak konuştu.

"Hani, rozetin nerede o zaman? Sen de onlardansın değil mi? Pis sapık, geri bas ciğerini deşerim senin!"

"Hayır bir yanlış anlaşılma oldu üzgünüm, sizi başkasına benzettim." Dediğimde hala doğrultuğu çakıyı savurarak üzerime yürüyor, tehditler savuruyordu. Üstü başı leş gibiydi. Belli ki saldırıya uğramıştı ve o korkuyla karşısına çıkan herkesi düşman biliyordu.

Bağıra çağıra yardım istediğinde tanıdık bir ses araya girip rozetini kadının gözüne soktu.

"Bırak o bıçağı!" Diyerek bir yandan da tabancasını doğrultan Melissa'yı görünce kadın direkt elindekini yere attı. Derin bir nefes alıp "Üç kişi, üç kişi bana saldırdı. Çantamı çaldılar, beni taciz ettiler ellerinden zor kurtuldum." Diye anlatmaya başlayınca Melissa yanındaki çocuklara işaret edip kadını karşımızdan aldırdı.

"Ne bok yiyorsun sen Savaş?!" Diyerek öfkeyle döndü bana.

"Pınar'ı kurtarmaya geldim." Dediğimde oflayarak rüzgardan uçuşup yüzüne gelen saçlarına ellerini geçirdi ve arkaya attı.

"Şu kahraman ayaklarını bir bırak. Ne silahın var ne rozetin. Görevden uzaklaştırma aldın farkındasın değil mi? Herhangi bir sivil vatandaştan farkın yok şuan. Burada olmaman gerekiyordu."

"Evde öyle oturup bekleyemezdim." Diyince oflayarak koluma girip beni çekiştirmeye başladı.

"Yürü, tanıdık birileri gelmeden seni şuradan kaybedelim."

Kolumu ondan kurtarıp tam karşısında durdum. "Beni boşver, Pınar nerede? Onu bulabildiniz mi?"

Sorum üzerine Melissa'nın yüzü düştü. "Üzgünüm Savaş, yanlış ihbar. Senin Pınar sandığın kadın için telefon edilmiş anladığım kadarıyla. Onu da sen buldun zaten, burada işimiz bitti."

Boş bulunup bir küfür savurunca sırıttı. "Seni böyle görmeye hala alışamadım. Pardon."

Elimle boşver işareti yapıp yürümeye başladım. Melissa da ardımdan koştura koştura geliyordu. O yürüdükçe topuklularının sesi sokakta yankılanıyor, sinirimi bozuyordu.

"Hey az yavaş, şunlarla peşinde koşturma beni Savaş."

İçimden topuklu giymeyiverseydin diye düşünüp durdum. Hızlı üç beş adımda yetişti.
"Seni eve bırakayım."

"Gerek yok, Burhan'la dönerim." Dediğimde omuz silkip ekibinin yanına gitmek üzere ayrıldı. Ben de Burhan'ı arayıp aracı parkettiğimiz sokağa çağırdım. On dakika dışarda Burhan'ın gelmesini bekledim ve nihayet geldiğinde arabaya atlayıp hastaneye doğru yola çıktık.

Son Hediye (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin