26.Bölüm

104 13 30
                                    

Pınar;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pınar;

Yolun sonuna gelmiştim. Tüm yaşadıklarım, lanet anılar. Her biri zihnimi ele geçirmiş gibiydi. Tek bir güzel anım bile gözümde canlanmıyordu. Babamın ölümü, bebeğimin ölümü, Savaş'ın ölümü derken kendi can verişime seyirci oluyordum. Beynime yediğim bir kurşunla şu köhne yerde yere yığılışımı gördüğümde can havli ile çığlık atarak ilerdeki tezgahın üzerinden zıpladım. Necdet ile aramızda sadece o tezgah vardı, tam karşımdaydı. Bıçaklıkta duran şef bıçaklarına saldırdığımda o da silahını bana doğrultmuştu.

"Aklından bile geçirme Pınar, o bıçağı alıp bana atana kadar bu mermi o güzel suratını dağıtır. Akıllı davran ve teslim ol."

Nefes nefese kalmıştım. Terden ıslanmış saçlarım yüzüme yapışmış, farkında olmadan akıttığım gözyaşlarım çenemden göğsüme doğru süzülüyordu. Derin bir nefes alıp konuşmaya çalıştım.

"Beni öldürecek olman umrumda mı sanıyorsun? Bunu sen yapmasan o Oktay denen şerefsiz yapacak zaten." Diyerek bir bıçağa uzandım. O da hemen elini tetiğe koydu.

"Aptal olma, bir polis memurunu öldürdüğünde ne olacak sanıyorsun? Hapiste çürüyeceksin."

"Ben kendimi savunuyordum. Birçok şahit var ilk silahı senin çektiğini gören. Senin katille ortak çalıştığını öğrendiklerinde seni öldürdüğüm için bana madalya bile takarlar ne hapiste çürümesinden bahsediyorsun?"

Necdet kahkaha attı. Burnunu koluna silip bana çarpık bir gülümseme ile baktı.

"Kimse ispat edemez. Kime anlatacaklar durumu? Polat amire mi? Senin için acıyorum Pınar. Güvendiğin herkesin düşman çıkması çok kötü olsa gerek. Polat amir kendini açığa vermemek için bu olayı gizleyecektir. Beni öldürüp kaçsan bile güvende değilsin. Kimseye güvenemezsin. O çok sevdiğin Savaş başkomisere bile. "

Savaş'ın adını ağzına aldığı an elimdeki bıçağı ona doğru fırlatıp koşmaya başladım. Bıçak hisabet etti mi, ne oldu bakmaya bile fırsatım olmamıştı. Bir mermi kolumu sıyırıp geçtiğinde çığlık çığlığa lokantanın mutfak bölümünden ayrıldım. "Polis! Polisi arayın!" Diye bağırıyordum. İçerde kimse yoktu. Herkes korkup kaçmış olmalıydı. İllaki birilerinin kaçarken polisi aradığını düşünüyordum. En azından kendi güvenlikleri için. Birazdan buraya bir kamyon polis gelince ben de güvende olacaktım. Beni katil sanıp tutuklamalarına bile razıydım. En azından şu Necdet'ten uzakta olacaktım. Savaş yanıma ulaşınca her şey açıklığa kavuşur ve kurtulurdum. Polislerin hemen gelmesini umarak dışarı çıktığımda kapıda beni bekleyen arabayı gördüm. Ve maalesef ki bir polis aracı değildi. Oktay silahını doğrultmuş bana gülümseyerek bakıyordu.

"Bu kaos fazla olmadı mı Pınar?" Diye sordu ciddiyete bürünerek.

"Cehennemin dibine kadar yolun var." Diyerek ona doğru tükürdüm. Aramızda epey bir mesafe vardı ama kaçabilecek pozisyonda değildim. Ne tarafa kaçarsam kaçayım Oktay beni o açıdan vurabilirdi. İçeri dönsem Necdet oradaydı. Kapana kısılmıştım. Lokantanın girişinde öylece duruyordum .

Son Hediye (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin