Timur'un gözünden..
Sözlerime tepkisi anında durdu ve ben farkına bile varmadan yanağıma ters bir vuruş yaptı. Başımı yana çevirdim, kan tadı aldım. Her parçam aynı şekilde karşılık vermek için çabalıyordu ama doğruldukça öfkemi kontrol altına almak için savaştım. Bir vampirle kavga eden birinin hayatta kalacağını hayal edemiyordum ve onun küçük kölesi Kainer'ın aksine benim ölüm dileğim yoktu.
Bunun yerine orada durup ona baktım. Yaptığı şeyin beni herhangi bir şekilde etkilediğine dair en ufak bir işaret bile göstermeyi reddettim. Öfkesini bekliyordum, hatta memnuniyetle karşıladım. Beklemediğim şey bana baktığında soğuk gözlerindeki hayal kırıklığıydı, dahası o tuhaf suçluluk duygusunu hissetmeyi beklemiyordum. Bakışlarımı Kainer'ın hareketsiz vücuduna çevirdim.
Sanki bir insanmış gibi değildi; sadece sağduyudan çok sadakati olan, kana susamış bir parazit. Burada daha büyük şeyler söz konusuydu. Tıpkı bu kritik savaş zamanında adamlarımın bana ihtiyaç duyması gibi.
Fazladan bir el bile birinin hayatıyla ölümü arasında bir fark yaratabilirdi ama burada kendi isteğim dışında savaştan sürüklenmiştim ve bu acınası ölümsüz aptallar gibilerle evcilik oynamam bekleniyordu.
Kainer'a bakarken su yüzüne çıkmaya çalışan suçluluğu bir kenara itip gömleğinin kollarını sıvamakla meşgul olan Marcus'a döndüm. Bana bakmadı, konuşmadı ve ben de orada, yoğun sessizlikte dururken huzursuz hissettim.
"Burayla işim bitti, beni askerlerimden kopardın, geri döndüğümde ne gibi sonuçlarla karşılaşabileceğim hakkında bir fikrin var mı?" Başını kaldırıp bana sıkılmış bir ifadeyle baktı.
"Seni kendi savaşınla baş başa bırakacak kadar aptal olsaydım, şu anda ölmüş olurdun." Sesi fazla soğuktu.
"Beş yıl önce beni orduda bırakacak kadar aptaldın, bu ani fikrin neden değişti?" diye çıkmıştım artık tüm bu durumdan tiksinmiştim.
"Kendini bu karışıklığın içine soktuğun gerçeğini aklında tut." Masaya gidip tutucusundan bir bıçak almasını izledim. Bir adım geri attım, bununla ne yapacağını merak ederken kalbim küt küt atıyordu.
O bir vampirdi, kaçmayı başarsam bile fazla uzağa gidemezdim.
"Hakaretlere tahammül edecek biri değilim ama yine de seni terk ettiğim için üzgün olduğunu anladığım için şimdilik görmezden geleceğim" Tedirgin olmama rağmen hafifçe gülerek alay ettim.
"Sebeplerim geçerliydi ve senin ortaya çıkış şekline rağmen..." Kainer'ın vücudunu işaret etti ve daha önceki sancı geri geldi. "Bir vampiri öldürebilmen gerçeği; zayıf bir insan olman, bir miktar ümit vaat ediyor."
Sinirim yeniden içime doluyordu. O öne çıktığında bir adım daha geri çekildim.
"Eğer beni öldüreceksen, hemen bitir bu işi. Senin saçmalıklarını kaldıracak havamda değilim."
Gözleri tuttuğu bıçak gibi parlıyordu. Benim mesleğimde her gün ölümle karşı karşıya kalınırdı ama eski sevgilimin ellerinde ölmeyi hiç hayal etmemiştim, özellikle de bu şekilde.
"Katil sensin hatırladın mı?"
Kainer'a dönüp onu yanına indirmeden önce bir süre onun vücuduna bakmasını izledim. Bir elini kölenin yanağına hafifçe koyup kısa bir süre orada tuttuğunda, yüzünden uzaklaşıp dikkatini göğsüne odakladığında, kıskançlık olarak tanımlamayı reddettiğim bir duygu beni sarstı.
Kör bıçağı yavaşça ve dikkatle vücuttan çekiyordu, kaşlarımı çattım. Kanlı silahı attıktan sonra avucunu masadan çıkardığı bıçağın keskin kenarı boyunca gezdirdi. Bıçakta şimdiye kadar gördüğüm en koyu kırmızı kan tonu damlamaya başladı. Sonunda ne yaptığını anladığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bütün öfkem uçup giderken yerini şaşkınlığa bıraktı.
"Bir vampirin başka bir vampirin kanıyla canlandırılamayacağını sanıyordum." Sözler ağzımdan kaçarken ona büyümüş gözlerimle bakıyordum.
"Ben ana sınıfındanım." Elini yarasının çevresine kapatırken, yumruğunu doğrudan Kainer'ın göğsünün üzerine kaldırdı. Tuhaf kırmızı sıvı elinden doğrudan Kainer'ın yarasının üzerine damlayana kadar sıkarken söylediği tek şey buydu.
"Bu mümkün bile olmamalı, cesur erkekler-kadınlar her gün savaşıyor, hastalanıyor ve ölüyor, siz bunu değiştirme gücüne sahipsiniz ama bu konuda hiçbir şey yapmıyorsunuz."
Öfkesi eskisi kadar güçlüydü ama durup bana döndüğünde; Gözlerinde gördüklerim omurgamdan aşağıya bir ürperti gönderdi.
"Pişman olacağım bir şey yapmadan önce dışarı çık."
---------
-Biliyorum kısa oldu ama bölümsüz kalmayalım istedim.
Kitabın ilk yorumu hâlâ yapılmadı kim yapacak merak ediyorum. Oy vermeyi unutmayın.
YOU ARE READING
BAHİR |BxB|
FantasíaUsta sınıftan bir vampir yanında bir denizciyi istediğine karar verdiğinde o denizcinin kendisine olan nefreti bile onu kendi adamı yapmaktan alıkoyamaz.