Zihnimin iki ucu var. Bir ucu delilik bir ucu ise uçurum," dediğimde yüzünde dehşet verici bir ifade belirdi. "Ben bir sınırı geçeli çok oldu, kimse fark etmedi." Yüzündeki dehşet ifadesi yayılırken elindeki kalem kağıdın üzerine düştü. Onu kendi dü...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
8.ATEŞ ÇEMBERİ.
SIRAÇ KORER.
Hayat iki duygunun arasında ki köprü üzerinde yaşamak gibiydi; iyilik ve kötülük.
Vicdanım ise aynı hayat gibi iki duygu arasında yaşıyordu; merhamet ve acımasızlık. Bir yanım merhametim ile dolup taşarken bir yanım acımasızlığı üzerine zırh gibi geçiriyordu. Hayat denilen bu hikayede kendimi henüz bir yere koymuş değildim zira içimdeki fıtrat buna büyük bir engeldi. Bu yüzden kendi hikayemin ne iyi ne de kötü adamıydım.
Ne olduğumu veya kim olduğumu hayat bana yaşatarak gösterecekti.
Bakışlarım yan koltukta kıvrılmış bir şekilde uyuyan Ceylin'e kaydı. Sadece kahve almak için onu birkaç dakika yalnız bırakmışken o üzerine örttüğü kabanıma sıkı sıkı sarılarak uyuyakalmıştı, daha doğrusu sızmıştı. Bir süre sadece onu izledim, karşımdaki kadını çözmeye çalıştım fakat pek başarılı olamadım. Onu gördüğüm ilk gün bir tuhaflık olduğunu anlamıştım, o günden beri onda çözmem gereken bir şeyler olduğunu biliyordum. Yanılmadım da görevi aldığı günden beri içine büründüğü ruh hali ve her geçen gün önüme çıkan gerçekler Ceylin de çözmem gereken çok şey olduğunu bana göstermişti.
Dosyanın tüm düğümü Ceylin üzerinden çözülecek gibiydi.
Onları gözlemlemek için görev aldıkları hastaneye gittiğim ilk gün gözüme Ceylin takıldı. Aynı gün istihbaratın önüme sunduğu dosyadan dolayı göz aşinalığım vardı ve bu yüzden dikkatimi çekmesi zor olmadı. Fakat o an asıl dikkatimi çeken Ulaş ile karşı karşıya geldikleri an büründüğü ruh hali oldu. Dikkatimi tamamen üzerine çekmişti ve o an onu gözlemlemeye başlamıştım. Ulaş'ın elimdeki dosyanın bir parçası olduğu hakkında ki iddialar ve üzerine onu Ceylin ile görmek kafamda bir şeyleri şekillendirirken görev için vereceğim kararda da küçülte olsa bir etkisi oldu.
İstihbaratın herkes hakkında ön bilgilendirme yaparken Ceylin hakkında ekibin en acemi olduğunu, aralarında ki en manyağın o olduğunu söylemişlerdi; benim gibi. Ama başka bir konu vardı ki hala o konuya bir cevap bulamamıştım. İstihbarat Ceylin'in onlardan kopmaya hazır olduğunu belirtmişti ama bir sebep sunmamışlardı. Onu istihbarata kazandırmaya karar verdim zira kendim gibi bir eleman yetiştirmek istiyordum. Kendim gibi bir manyağı yanıma alacak olmak da heyecanlanmama sebep oldu. Kafamın içinde düşünüp tartıp ihtimallere oynadım ve tüm riskleri göze alıp karar verdim.
Kararımı açıkladıktan sonra Ceylin dosyayı teslim aldığında gözlerinde gördüğüm o hırs doğru karar verdiğim konusunda beni ikna etti. Bu kararın arkasından gelişen peşi sıra olaylar ile de anladım ki aslında Ceylin ile ihtimallere oynamanın ateşle oynamaktan farkı yokmuş .