0.4

276 26 19
                                    

"Anıl seninle, bara gittiğimiz gece hakkında konuşmam gerek."

Ne olmuş olabilir ki o gece? Neyini konuşabilirdik ki?

"La dur, hediyelerini bir aç önce. Sonra konuşuruz."

"Sana hayır da diyemiyorum ki Anıl'ım. İyi ver hadi açayım."

Önce Emir'in hediyesini verdim. Onu açtığında, ortam az da olsa yumuşamıştı.

"Ulan cibiliyetini sevdiğimin Emir'i. Bu donlar ne lan?"

Kahkaha atmaya başladı Cenk. Niyeyse gözlerimi alamıyordum ondan. Lan Anıl kendine gel lan.

"Ben dedim aga, don alınır mı? Yapma etme dedim. Dinlemedi."

"Favori boxerim artık bunlar."

"Giy de bir görelim ya. Gözünü sevdiğim git de giy gel."

"Hahaha. Saçmalama oğlum. Hadi sen de ver hediyeni de konuşalım artık."

"Hatırlar mısın bilmem ama benim için önemi çok. Sende de benden bir hatıra kalması için bunu aldım."

Cebimden kutuyu çıkartıp Cenk'e verdim. Cenk önce gözlerime baktı. Sanki bir şeyler anlamaya çalışıyordu.

"Açsana oğlum. Ne duruyorsun?"

"Dalmışım lan. Tamam açıyorum."

Cenk ilk olarak kutunun dışındaki paketi soydu. Daha sonra asıl kutudaki kurdeleyi çözdü ve kutuyu açtı.

"Altın sarısı bir bileklik mi? Çok iyi düşünmüşsün de, çok da teşekkür ederim. Ama neyi hatırlamam gerek?"

"Ters çevir bilekliği. Orada bir gül charmı var. Koskoca şeyi de gör be adam."

"Eee? Onu soruyorum ya. Ne demek ki bu gül?"

"Hatırlıyor musun, daha küçükken, mahalleye ilk geldiğiniz zaman. Ben bisiklet sürmeyi öğreniyordum o zamanlar. Siz de yeni yeni evdeki işleri bitirmiştiniz. Annen yollamıştı aşağıya, git arkadaş edin diye. Ben bisikletin üstünde sizin eve bakarken, taşa takılıp düşmüştüm. Altımda şort vardı. Dizimi incitmiştim. Çok kanıyordu ve ben kandan korkardım. Sonra sen gördün beni, sitenin önünden kopardığın bir sarı gülü getirip bana vermiştin. Ağlama bak sana gül getirdim diye. Sen gülü verdiğinde acıyı hissetmiyordum. Dahası kan bile korkutmuyordu gözümü. Ben sana aval aval bakarken sen koşup eve gitmiştin. Ben de o gülü sana geri vermek için böyle bir şey düşündüm."

Cenk dolu gözleriyle bana bakıyordu. Sadece bakıyordu. Beni kendine çekip son kez sarılırmış gibi sarılmaya başladı. Ben de kollarımı ona sardım. O ağlıyor ben ona sarılıyordum.

"Hatırlıyorum Anıl'ım. En ufak ayrıntısına kadar hatırlıyorum. O gün üstünde olan kıyafetlere kadar, bisikletinin rengine kadar hatırlıyorum. Senin ağzından duymak istedim bir de. Geçen geldiğimde odanda gördüm verdiğim gülü. Kaç yıl boyunca nasıl öyle sakladın bilmiyorum ama, o zaman fark ettim unutmadığını."

"Ne sandın yarrağım. Kitap arasına koyup kuruttum. Baba biliyor işini, sen rahat ol."

Dediğim şeyle duygusal ortam yıkılmış, daha sıcak bir hava sarmıştı oturma odasını. Cenk de ben de kahkahalarla gülüyorduk.

"Ee ne konuşacaktık biz?"

Cenk bu sorumla biraz gerildi. Gayet iyi biliyordum gerildiğini çünkü uzun süredir beraberdik. Tüm huyunu, suyunu, davranışlarını çözmüştüm artık.

"Söyleyeceğim, ama kızmayacaksın Anıl'ım. Söz ver bana."

"Söz veremem agası, söylediğin şeye bağlı. Ne oldu o gece?"

"Anıl, ben seni öptüm o gece."

"Hep öpüyorsun oğlum. Iy bir de sulu sulu. Bak midem kalktı hatırlayınca."

"Öyle değil. Dudağından öptüm ben."

---

Canlarım nasıl gidiyor hiç bir fikrim yok. Tamamen doğaçlama yazıyorum. Bu ilk bölümdeki sarı gül olayını böyle açıklayayım dedim. Bu bölüm kısa oldu çünkü sonraki bölüm kaos.

Nasıl gidiyor, kitap hoşunuza gidiyor mu? Söylerseniz çok sevinirim. Hepinizi seviyorum, öptüm.

arguement | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin