1.3

215 23 17
                                    

[Cenk'in doğum gününden önceki gün]

"Evet Cansu, sadece konuşacağız."

"İyi, peki Cenk'ciğim. Geliyorum."

Dün Anıl'ı öptükten sonra, Tuğba'yla konuşmuştum hemen. Hislerim olabilirdi, ama ya yoksa ne olurdu? Ya cidden bir çekimle öptüysem ne olurdu? Anıl hatırlar mıydı? Arkadaşlığımıza bir zarar gelir miydi?

Düşünmeyi bırakıp Cansu'yu beklemeye başladım. Gözüm telefona gitti. Acaba Anıl uyanmış mıdır? Hemen bir mesaj yazdım.

Cenk: Lan biz dün gece ne yaşadık hatırlıyor musun?

Hemen görmüştü mesajımı.

Anıl: Hiç bir fikrim yok. Eve nasıl girdim onu bile hatırlamıyorum aga.

Cenk: Benim başım çatlıyor, gideyim de bir ilaç falan içeyim.

Anıl: Tamamdır dikkat et kendine.

Üzülmüştüm. Neden bilmiyorum ama bir şeyleri hatırlamadığı için içim kırılmıştı. Konuşmayı hemen sonlandırıp, yapabildiğim kadar düşünmeyip, Cansu'yu beklemeye devam ettim.

Kaç dakikadır bekliyordum ama daha gelmemişti. Kız milleti değil mi işte? İki saat hazırlanması var. Derken içeriye Cansu girdi.

Beni görüp yanıma geldiğinde, hiç kalkmadım sandalyeden. Biraz bozulur gibi olduğunda yüzüne baktım.

"Hoş geldin."

"Hoş bulduk. Ne bu suratın, beş karış?"

"Hiç dolandırmayacağım. Hislerimden emin olmak için çağırdım seni Cansu."

"Nasıl olacak o iş?"

"Konuşacağız işte. Seninle nasıl tanıştık, nasıl yakınlaştık, nasıl sevgili olduk, falan. Eğer hislerim doğru yöndeyse anlayacağım."

"İyi, sen nasıl istersen. Ben her şeye tamamım, senin için Cenk'ciğim."

Gereksiz ve iğrenç bir cilveyle söylüyordu bunları. O kadar midem bulandı ki, karşımda Anıl'ın oturduğunu düşünmeye çalıştım.

"Başlayalım istersen Cansu."

"Olur, tabii."

"Beni ilk gördüğünde ne hissettin?"

"Çok yakışıklıydın. Tamamen dış görünüşüne kapılmıştım. Daha sonra konuştukça, kişiliğinin ne kadar güzel olduğunu fark ettim. Öyle yani."

Ben 'o'nu ilk gördüğümde, bisikletten düşen çocuğun ağlarken akıttığı göz yaşlarında kendimi görmüştüm.

O kahverengi gözlerinde, benim eksik yanımı doldurur gibi bir bakış vardı.

O kadar güzeldi ki, salya sümük ağlaması bile ufacık olsa dahi azaltmamıştı güzelliğini.

O kadar güzeldi ki, sadece güzel değil; tatlı, yakışıklı, eğlenceli duruyordu. Çocuktuk, başka ne düşünebilirdim ki?

Sadece kızlara söylenen güzellikte değildi o. Gerçekten güzeldi o.

Pörtlek mavi gözlerini kocaman açarak;

"Ee Cenk! Niye susuyorsun? Konuşsana!"

Yapacağım şeyden her ne kadar pişman olacak olsam da, Cansu'yu ensesinden çekerek, dudaklarına ufacık bir öpücük kondurdum.

Anında geri çekildim çünkü gerçek anlamda midem bulaşmıştı. Aklımda Anıl dört dönerken Cansu'yu öpmek, kendimden tiksinmemi sağlamıştı.

Cansu'ya bir şey demeden kalkıp gittim. Anıl'a bunu nasıl yapardım aklım almıyordu. Ama emin olmuştum. Anıl'ı asla anlık bir dürtüyle öpmemiştim.

Dün sarhoş olmasaydık, belki Anıl ile bu saçma oyunumuz devam edecekti. Çok mutluydum. Anıl'a kesinlikle aşıktım ve bundan gram pişman değildim.

Anıl ile gittiğimiz tepeye gidiyordum. Olanları şöyle bir aklımdan geçirmem gerekiyordu. Tekelin birinden iki bira alıp, tepeye geçtim.

Temiz hava bir başkaydı. Aynı Anıl'ı öptüğümde hissettiğim gibi hissettiriyordu. Tabii daha az sancılısı. İçim ferahlıyordu, dudaklarım yanıyordu, karnıma ağrılar giriyordu.

Sanki bağımlılık yapmıştı. Ama bir daha ne zaman öpebilirdim bilmiyordum. Sonuçta dün sarhoştuk, o yüzden öpüşmüştük. Ama ben daha çok öpmek istiyordum. Sadece öpmek değil, daha fazlasını istiyordum.

Neyse ne. Anıl'ımı düşünüyordum en son kafede. Devam edecektim. İlk gördüğümde böyle hissetmiştim. Hemen evin önündeki bir gülü koparıp ona vermiştim.

O an rengini fark etmemiştim. Sarı bir gül vermişim meğerse. Arkadaşlık anlamına geliyormuş.

O zaman öğrendiğimde, onun da öğrenmemesini, kırmızı bir gül ile aynı anlama geldiğini zannetmesini istemiştim.

Gülü eline tutuşturduğumda, yüzüme bakıyordu öylece. Bana bakarken daha güzel olmuştu. Keşke hep bana baksaydı.

Daha sonra beraber takıldıkça ona alışmıştım. Sevgililer gibiydik ama ikimiz de erkektik. Büyüdükçe de kızlarla takılmaya çalışmıştım. Ortaokulda farkındaydım Anıl ile aramızdakinin.

İlk sevgilimi o zaman yapmıştım. Anıl bana çok kızmıştı ama her zamanki gibi alttan alıyordu. Ben ona çıkıştıkça, o daha da içine siniyordu.

Bir kere onlara yatıya gittiğimde yer yatağını bulamamıştık. Anıl beni onunla aynı yatağa yatmam için ikna etmeye çalışıyordu.

Ben de kabul ettim 'ne olabilir ki?' diye. Bütün gece gözüme uyku girmemişti. Anıl koluma sarılmıştı ve ben yanıyordum.

Sabahı zor ettiğimde Anıl hiç bir şey olmamış gibi kalkıp hayatına devam etmişti. Ama ben cayır cayır yanıyordum.

Meğerse Anıl saklamış yer yatağını, onunla yatayım diye. Kendi yatağının altına koymuş. Kimse de bazayı kaldırıp bakmadı tabii.

Böyle ufak tefek anılarımızı düşünerek, biramı yudumluyordum. Anıl'la aramızda ne olacağını kestiremesem de, çok huzurluydum şu an.

Biramı yudumlayıp keyif yapmaya devam ettim. Cansu'nun, öpüşürken bizi çekmesi için tuttuğu adamdan ve Cansu'nun sapık planlarından habersiz.

---

Cenk Anıl'ı seviyor korkmayın. Dediği gibi sadece hislerinden emin olmak için öptü.

Bu arada, kusura bakmayın. Üç(?) gündür bölüm atmıyorum. Yazamadım nedense ilham gelmedi. Affettirmek için akşama bir bölüm daha atarım.

Sizleri seviyorum, nasıl gidiyor kitap? Sonraki bölümde görüşürüz. <3

arguement | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin