jake
hyung
sesi biraz kısar mısınız
sınava çalışıyorum ama sayenizde
odaklanamıyorumjay
kısarız*birkaç dakika sonra*
jake
ben ciddiyim
kısın şunun sesini
rahatsız olmayın diye gelmedim ama
birazdan o televizyonu kırmaya geleceğimjay
hey
annem evde yok diye sevinirken
bir de sen mi başladın
kısacağız dedim sabırlı ol birazjake
sabır mı
gözüm seğiriyor resmen
son uyarım olsun canım abicim
kalkmak için fazla üşengecimjay
😚Birazcık bile değişmeyen ses ile gözlerimi devirmiştim. Şu zamana kadar kalkıp rica etmediysem de abimi arkadaşlarının yanında rezil etmemek içindi ama artık sınırımdaydım. Elimdeki kalemi sinirle döndürmeyi bırakıp ayaklanmıştım. Kendimi sakinleştirmeye çalışsam da bir açıdan imkansızdı. Salona girdiğimde oynadıkları oyuna göz attım öncesinde, ilgimi çekmediğinde görüş açılarına girebilmek için birkaç adım daha attım. Jay beni görür görmez göz devirdiğinde iç çekerek arkasına yaslanmıştı.
"Üzgünüm bölmek istemezdim ama yarın benim için dönüm noktası olacak bir sınav var ve ona çalışıyorum. Eğleniyor gibi görünüyorsunuz ama sesini biraz kısarsanız, hepimizin akıl sağlığı için ilk adımı atmış olacaksınız."
Kurduğum uzun cümle yüzünden hepsi anlamsız bakışlarını atarken kumandaya ilk elini atan Heeseung olmuştu. Zaten bu grup arasından düşüncelerime değer veren sadece oydu sanırım. Televizyonun sesini neredeyse en aza indirdiğinde teşekkür eden gözlerle ona bakmıştım.
"Teşekkürler."
Bir şey demelerine izin vermeden odama dönmüştüm. Tekrar aynı yere oturup kalemi elime aldığımda soruların daha iyi beynime işlediğini hissetmiştim. Gururla gülümserken kaldığım yerden devam etmiştim.
Kapının çalınması ile uyukladığım test kitabından kafamı kaldırmıştım. Yanağımın ısındığını hissederken elimi direkt oraya atmıştım. Sıcak yanağımı okşayarak ayağa kalkmıştım. Kapıyı araladığımda görme ihtimalimin yüksek olduğu bir beden karşılamıştı beni. Yanağımı okşamayı bırakıp öksürerek doğrulmuştum.
"Ah.. hyung."
Arkama dönüp şöylece bir odama göz attığımda, toplu olduğunu görerek merakla önüme dönmüştüm. "Bir şey mi isteyecektin?"
Heeseung kapının kenarına yaslanarak bana bakmaya devam etmişti. Delici bakışlarını üzerimde hissettiğimde zaten sıcak olan yanağıma alevler çökmüştü.
"Sınavın olduğunu söylediğin için bizimkileri ekip bakayım dedim, biliyorsun aralında en zeki benim."
Alay ederek konuştuğunda içeri adımlamıştı. Şaşkın olsam da fazla sorgulamadan kenara çekilmiştim. Çalışma masamın tam önünde durup eğilerek açık kitapları kurcalamaya başlamıştı. Heyecanla eliyle beni yanına çağırırken tam yanında dikilmiştim. Hızlıca beni sandalyeye oturturken kendisi de en yakın olan yere, yani yatağın ucuna oturmuştu.
"En iyi olduğum konuydu bu, kalem uzatır mısın bana?"
Hala kitaplara bakarken masanın ucunda duran kalemliği işaret etmişti. İçlerinden bir tanesini alarak uzatmıştım. Kendiminkini de elime aldığımda dikkatle dinlemeye başlamıştım. Bir süre sonra eski dikkatimin yok olduğunu hissetmiştim. Gözlerim sürekli yüzünün başka bir yerine bakarken bunu fark etmemesini umuyordum. İnce sesiyle konuyu anlatırken, gözleri bir benim bir de kitabın arasında dolaşırken inip kalkan kirpiklerine bakıyordum. Sadece kirpikleriyle bile büyüleyebileceğini hissettiğimde içime bir ürperti gelmişti. Anlatmayı durdurup bana bakmaya başladı.
"Üşüdün mü?"
Paniklerken yutkunup hafifçe geri çekilmiştim, "hayır yok, yani evet.. üşüdüm ondandır." Pek fazla kurcalamazken gülümseyerek devam etmişti. Anlatmaya devam ettiğinde odaklandığından biraz daha yaklaşmıştı. Hareket ettiğinde bile parfüm kokusu çok rahat bir şekilde burnuma ulaşmıştı. Parfümü erkeksi bir kokuyken alttan gelen çiçek kokusunu es geçemezdim. İki zıt koku teniyle buluşunca inanılmaz baş döndürücü bir şey çıkıyordu ortaya. Daha rahat koklamak adına hafifçe boynuna doğru yaklaşmıştım. Adem elması daha yakınımdayken elimi atmamak için zor duruyordum.
"Hyung."
Meraklı gözleri beni bulurken elimle kendime yelpaze yapmıştım, "Son anlattığın kısmı iyi anlayamadım, tekrar özet geçer misin?"
Gülümsemesi hiç eksilmezken kafa sallamıştı. Ben tekrar yoğun bir inceleme başlatırken yarın sınavdan çakacağımı çok rahat hissetmiştim.
"Anladığını umarak burada bitiriyorum." Kolunu kaldırıp kol saatine baktığında yavaşça ayaklanmıştı. "Saat geç olmuş zaten, kalkayım ben de."
Kafamla hafifçe onaylarken kapıya kadar peşinden gitmiştim. Odamın kapısını araladığında hızlıca kolundan tutmuştum. Şaşkınca bana dönerken dudaklarımdan sessiz bir teşekkür dökülmüştü. Gülümseyerek elini saçlarıma atıp karıştırmıştı. Odadan birlikte çıktığımızda salona ilerlemiştik.
"Ben seni gittin sanıyordum, hangi delikteydin?"
Jay konuştuğunda Heeseung omuz silkti, "ilgilenmediğin kardeşine sınavı için biraz yardım ettim, iyi bir abi ol Jay." Jay alay ederek elini salladığında Heeseung koltuğun kenarındaki yastığı ona fırlatmıştı. İkili gülümserken sessizce arkalarından izliyordum. Heeseung eşyalarını alarak gitmek için ayaklanmıştı. Uğurlamak için peşinden gidecektim ki Jay kalktığında yerime geri oturmuştum. Kafamı geriye doğru atarken koltuğa yaslamıştım. Heeseung için ne zamandır böyleydim bilmiyordum ama ona karşı bir şeylerin değiştiğini hissediyordum. İlk tanıştığımızda kesinlikle bir abi gibiydi ama şimdi neredeyse bu his tamamen değişmişti...
"Bu da Heeseung, bu sene aynı sınıfa düştük. Liseye başladığımız ilk sene aynı sınıfta değildik ama kader işte şimdi bizi aynı sınıflara attı."
Heeseung attı lafına gülerken elini bana doğru uzatmıştı, "Memnun oldum Jake."
Gülümseyerek yavaşça elini sıkmıştım, her ne kadar onların bu okulda ikinci seneleri olsa da benim ilk senemdi ve insanlarla iyi geçinmem gerekiyordu. "Ben de öyle Heeseung hyung."
Jay ikimize bakarak gülümsediğinde absürt bir süre boyunca elini tuttuğumu fark etmiştim. Halbuki sadece el sıkışmak için uzatmıştı.. hızlıca elimi çekerken Jay gibi birkaç abiye daha sahip olduğum için üzülmeli miydim sevinmeli miydim bilmiyordum. Çünkü Jay bana tüm duyguları hissettiriyordu, bir gün ondan nefret ederken bir gün ise varlığı için tanrıya teşekkür ediyordum. Bu zıt duygular her gün beni yorsa da artık birden fazla abim olduğundan daha sık hissedecek gibiydim..
Düşüncelere dalmışken Jay'in ayağı ile beni dürtmesiyle gözlerimi araladım. Elleri ceplerinde olduğu için zahmete girmek istememişti anlaşılan.
"Kalk odanda uyu."
Göz devirip ayaklandığımda arkamı dönerek odama ilerlemiştim. İçeri girdiğimde psikolojik miydi bilmiyordum ama odanın her noktasında Heeseung hyungun kokusu vardı. Sanırım onu daha sık ders bahanesiyle odama çağırmalıydım, ya da basitçe parfümünü sorabilirdim. Gerçi, bu kokunun sadece onun teninde böyle koktuğuna dair emindim bu yüzden ilk seçenek aklıma daha çok yatmıştı. Gülümseyerek yatağa girerken dalgın olmadığım vakitlerde anlattığı şeyleri tekrar beynimde döndürerek kısaca bir konu tekrarı yapmıştım. Gözlerim yavaşça kapanırken bu kokuyu daha yakından koklayacağıma dair kendime söz vermiştim.
merhabaa, uzun zamandır düşündüğüm bir fic konusu vardı ve bunun için en uygun grubu düşündüm, gözümde ilk canlanan enhypen hatta heejake oldu
işte bu yüzden karşınızdayım
umarım sevilen bir kitap olur ve uzun süre devam edebiliriz, iyi okumalarr 🤩
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother's friend | heejake
Fanfictionabimin arkadaşı artık bana eskisi gibi hissettirmiyordu