long time

468 58 19
                                    


Boğazından sıcak bir şeyler geçmesini istiyordu Jake, bu yüzden bir kahve alacaktı. Büyük masaların olduğu yerden geçip kendine makineden sıcak bir kahve doldurmuştu, sanırım okulun tek güzel yanı buydu. En yakın masaya oturup elindeki kitapları iç çekerek masaya bırakmıştı. Eli daha fazla sıcağa maruz kalmasın diye kahveyi de yanına koymuştu. Sadece bir yudum aldığında bile içinin sıcacık olup gözlerinin açıldığını hissetmişti. Telefonuna gelen bildirim ile bakışlarını oraya çevirdi. Jungwon nerede olduğunu sorarken hızlıca yanıtlamıştı. Uzun zamandır okumak istediği bir kitap vardı ve neredeyse bitirmek üzereyken sonunu aşırı merak ediyordu.

"Sonunda kız oğlanın dönmeyeceğini düşünerek intihar ediyor."

Karşısına oturan bedene döndüğünde kaşlarını çatmıştı. Heeseung kitaba bakarak konuşurken Jake oflayarak kitabı kapatmıştı.

"Bu neydi şimdi?"

"Kitabın sonu."

"Hayır yaptığından bahsediyorum, neden böyle bir şey yaparsın ki?"

Jake baştan aşağı Heeseung'ı süzerken kendisi ise gayet yaptığından memnundu, "bitirmek üzereydin zaten, yardımcı oldum sana işte." Sırıtarak konuşurken Jake'in daha da sinirleri bozuluyordu. Sessiz kalmayı tercih ederek kahvesinden bir yudum almıştı. Karşısındaki susmayıp tekrar konuştuğunda gözlerini ona dikmişti.

"Peki sen ne yapardın?"

"Hangi konuda?"

Kahvesini masaya koyduğunda kitabı köşeye ittirmişti. Dirseklerini masaya yaslayıp çenesini ellerine koymuştu.

"Sen sevdiğin kişiyi 4 sene bekler miydin, ya da dönmeyeceğini hissettiğinde hayatını sonlandırır mıydın?"

Jake bu soruyla ne diyeceğini şaşırmıştı. Biraz gerilerken arkasındaki duvara yaslanmıştı. Oturduğu yerde dikleşip tüm sırtını duvara vermişti. Boğazını temizlerken karton bardakla oynamaya başladı.

"Açık olmak gerekirse, beklerdim. Gerçekten sevmişsem ve kalbimdeki yeri büyükse onun yerine kimseyi koyamam. Diğer soruna cevap olarak da evet demeyi tercih ediyorum. Hayatım benim gözümde değerli değil zaten, ne demişler hayatınız birini sevdiğinizde değerli olur. Bu yüzden o yoksa benim de olmamın anlamı yok, en azından bi iletişim bile yeter insana ama o da yoksa yaşamanın da anlamı yok."

Heeseung duydukları karşısında sarsılırken gözlerini kırpıştırmıştı. "Vay be, ne güzel seviyormuşsun sen." Jake omuz silkmişti, "peki ya sen?"

"Sana katılıyorum ama bir yerde yanlışın var, evet ben de beklerim ama sadece beklerim. Hayatıma son vermem, her an bir yerden çıkıp gelecekmiş gibi beklerim. Hayatıma başkasını almam ya da sevmem ama onu sonsuza kadar beklerim."

Bu cümleleri kurarken Jake'in sadece göz bebeklerine bakmıyordu. O çok sevdiği ruhuna sarılmak istermiş gibi bakıyordu, sadece bedenini değil ruhunu da sevdiği bu çocuğa bazı şeyleri anlatmak istermiş gibi bakıyordu. Jake üzerindeki derin bakışlarla gözlerini kaçırarak azalmış ve soğumaya başlamış kahvesinden bir yudum almıştı. Jake bir şey demek için dudaklarını aralamıştı ama yanındaki doluluk hissiyle o tarafa dönmüştü. Jungwon Heeseung'ın yanına otururken Sunghoon ise Jake'in soluna sıvışmıştı.

"Bugün okulda ilk günüm ama beni tek bıraktın Jake," Sunghoon karşısında gördüğü çocukla gülümseyip elini uzatmıştı. "Merhaba Heeseung hyung." Heeseung gülümseyerek uzattığı eli sıkarken Jake ikisine de bakıyordu. Sunghoon Japonya'dan döndüğü için ailesi daha iyi uyum sağlaması adına bu okula yazdırmışlardı. Bu Jake için muhteşem bir şeydi, en son ortaokulda aynı okulda olmuşlardı.

my brother's friend | heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin