"Bir yere gitmek ister misin?"
Jake hepsiyle birlikte erkenden kahvaltısını yapmış, şimdi de Heeseung'la baş başa salonda oturuyorlardı.
"Ben artık eve gitsem iyi olacak."
"Gezmek istersen götürebilirim seni, hafta sonunu evde harcama."
Jake bir şey demek için ağzını açacaktı ki çalan telefonuyla susmuştu, arayana baktıktan sonra telefonu açmıştı. Sunghoon lafını duyduktan sonra yüzü düşmüştü Heeseung'ın. Telefonu kapattığında bakışları buluşmuştu.
"Çocuklar dışarı çağırıyor, acilmiş. Hyung istersen sen de gelebilirsin."
Heeseung boğazını temizleyip doğrulmuştu, "Hayır gerek yok, senin işin varsa bugün de biraz Eun'a vakit ayırayım. Dün için kızgındır büyük ihtimalle." Jake rahatsız bir şekilde kıpırdanırken ağzından çıkabilecek tüm küfürleri yutmuştu. Şöyle yakasına yapışıp duvardan duvara fırlatsa vazgeçer miydi acaba Eun'dan? Jake böyle bir sahneyi gözünde canlandırırken dudak büzüp ayaklanmıştı, "Gideyim ben de öyleyse, aman göte dikkat kaptırma Eun'a."
Jake ağzını tutamamışken hızlıca arkasına dönmüştü, ne dediğini düşünürken dudaklarını birbirine bastırıp hızlıca kapıya ilerlemişti. Heeseung arkasından gelse de ceketini kapıp hızlıca çıkmıştı. Şaşkınca kapıya bakarken az önceki cümlenin nedenini merak ediyordu. Hem gözünde hiç mi ağırlığı yoktu da Eun'a kaptıracaktı.. bunun da şoku üstündeyken odasına dönmüştü. Şaşkınlığı geçince bir kahkaha patlattığında mutfaktan sesi duyan annesi delirmiş oğlunu bir süre daha yalnız bıraktı.
Jake apartmandan çıkar çıkmaz diğerlerinin onu davet ettiği kafeye ilerlemişti, zaten çok da uzak değildi. Ceketini düzeltirken gözleriyle diğerlerini aradı, gördüğünde ise hızlıca oraya ilerledi. Masaya oturduğunda küçük bir selamlaşmadan sonra Sunghoon garsonu çağırmıştı. Sanırım Jake'in gelmesini beklemişlerdi, hepsi siparişleri verdiğinde Sunghoon ikisine dönmüştü.
"Bugün buraya Riki'yi de çağırdım."
"Ne güzel işte, ben de Sunoo'yu davet etmiştim." Jungwon söyledikten sonra Jake iç çekmişti, "Ben de Heeseung'ı çağırdım ama sevgilisiyle gideceği için reddetti. Ya ulan bırakın diyorum indireyim bi yumruğu ağzı burnu kanayınca belki akıllanır da bana gelir diyorum izin vermiyorsunuz."
"Sen yumruk atınca sana aşık olacağını mı sanıyorsun?"
"Öyle deme, Jay bana yumruk atsa ben ona bile şükrederim."
Sunghoon göz devirirken masadaki tek akıllının kendisi olduğunu hissediyordu, "Sen aşıksın çünkü gerizekalı, sence yanında taş gibi kız varken kendi ağzını burnunu kanatan çocuğa mı aşık olacak?" Jake şaşkınca Sunghoon'a dönerken şimdi göz devirme sırası Jungwon'daydı.
"Sunghoon ağzının bi ayarı neden yok kardeşim?"
Sunghoon omuz silkip gülümserken masalarına yaklaşan bedenle hızlıca ayaklanmıştı. İkisi de şaşırırken Jake kolundan çekiştirip oturtmaya çalışıyordu. "Napıyorsun oğlum?"
Riki ayağa kalkmış Sunghoon'a gülümserken hafifçe önlerinde eğilip onları selamlamıştı. Ardından tam Sunghoon'un yanına oturmuştu. Jungwon gülmemek için dudaklarını birbirine bastırırken Jake ortamı toparlamak için soru yöneltmişti, "Hoş geldin Riki, Sunghoon sana nasıl ulaştı da çağırdı böyle?"
Riki gülümserken Sunghoon'a dönmüştü, "Sosyal medya hesabımı bulmuş oradan yazdı."
Jungwon gülmemek için kendini sıkmaktan kırmızıya dönmüştü. Sunghoon kaş göz yaparak susmasını istemişti, zaten konuşmuyordu. Jake bu ortamda ne işi olduğunu düşünürken iç çekmişti. Riki ile sohbet ederek fark etmemesini umuyordu. Jungwon'un kafasında tekrar sosyal medya hesabımı bulmuş lafı yankılandığında artık kendini tutamamıştı. Bir kahkaha patlattığında hepsi ona dönmüştü. Sunghoon ayağıyla dürterken burnundan soluyordu.
"Çok üzgünüm, bir şeyler düşünüyordum da."
Sunghoon sahte bir ağlama yaparken masanın yanına bir sandalye çekilmesiyle Jungwon gülümsemeyi kesip oraya dönmüştü. Sunoo da geldiğine göre hepsi tamamdı, Riki ve Sunoo birbiriyle tanıştıktan sonra sohbet öylece uzamış ve akmıştı. Jake öylece bir masaya göz attığında Riki ve Sunoo'nun daha samimi konuştuklarını fark etmişti. Riki onlarla ilk tanıştığında bu kadar cilve yapmamıştı, demek ki herkese karşı böyle değildi. İç çekerken tek istediği Sunghoon'un fark etmemiş olmasıydı, gözleri Sunghoon'u bulduğunda bozulmuş olduğunu gördü. Jake bu atmosferi daha da kaldıramamıştı.
"Ben yavaştan gitsem iyi olacak."
"Ben de kalkayım, Jake'in evinde bir şey unutmuştum." Sunghoon'da ayaklanırken Jake hiç bozuntuya vermemişti. Sıcakladığı için çıkardığı ceketi giyerken hepsiyle vedalaşmıştı.
"Hyung akşam tekrar yazarsın değil mi?" Riki konuştuktan sonra parlak gözlerle Sunghoon'a bakıyordu. Sunghoon küçük bir gülümseme verip evet anlamında kafasını sallamıştı.
"Bana Sunghoon diyebilirsin, çekinme."
Riki de karşılığında gülümsediğinde sonunda kafeden çıkmışlardı.
"İyi misin?"
"Neden sordun?"
Jake cevap vermemeyi tercih ederken Sunghoon'la birlikte evine doğru yürüyorlardı.
"Bize gidelim mi? Hem kitabın sonuna da yaklaştım okur sana veririm bi daha beni uğraştırma."
Jake kafa sallarken otobüs durağına ilerlemişlerdi. Biraz beklemeden sonra otobüs geldiğinde eve doğru gidiyorlardı. İkisi de otobüste oldukça sessizdi, sessizlerdi ama ikisi de şu an birbirlerinin içini okuyabiliyorlardı. Jake kafasını Sunghoon'un omzuna yaslarken iç çekmişti. Arkadaşına biraz da olsa iyi gelmek istiyordu. Sunghoon gülümserken Jake'in saçlarını karıştırmıştı.
Bir süre sonra eve geldiklerinde Sunghoon cebindeki anahtar ile kapıyı açmıştı. Sunghoon Jake'den bir şeyler pişirmesini rica ettiğinde Jake aşçı mıyım ben diye söylense de çoktan mutfağa girmişti. Sunghoon arkasından öpücük atarken odasına girmişti. Üstünü değiştirdikten sonra Jake için de rahat bir şeyler çıkarmıştı. Sabah meraktan açıp okuduğu kitap masasında öylece duruyordu, iç çekerken bir an önce Jake'e teslim etmek istediğinden tekrar masaya oturmuştu. Elinde emanet bir şeyin kalmasından nefret ederdi. Esnemesini durdurmaya çalışırken son üç sayfasının kalması ile arkasına yaslanmıştı. Jake mutfakta yemek pişirmeye devam ederken Sunghoon bir sayfa daha çevirdi.
Kızın intihar için hazırlandığını okuduğunda oldukça şaşırmıştı, ne yani, öylece pes mi edecekti? Son sayfayı da çevirdiğinde intihardan daha şok edici bir şey olmuştu. Köşede mavi kalemle yazılmış yazıyı okudu içinden. Kaşları çatılırken beli dikleşmişti.
"Hassiktir lan." Dudaklarından fısıltı şeklinde döküldüğünde sonunu bile okumadan kitabı kapatmıştı. Şimdi ne yapmalıydı? Gidip söylemeli miydi yoksa önce bi Jungwon ile mi paylaşmalıydı, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Odanın kapısı açıldığında Jake yemeğin hazır olduğunu söylemişti. Sunghoon kafa sallarken odadan çıkmak için hamle yapan Jake'i sözüyle durdurmuştu.
"Kitabın sonunu okumamıştın değil mi?"
"Siz manyak mısınız ulan? Neden sürekli sonunu okuyup okumadığımı merak ediyorsunuz anlamıyorum. Yoksa pezevenk Heeseung beni kandırmış da kız intihar etmiyor mu?"
Sunghoon sessiz kalmayı tercih ederken Jake göz ucuyla kitaba baktı, yaklaşıp eline aldı. Kitabın sonunu açtığında kenarda yazılı olan yazıyla şaşırmıştı. Seslice okurken sonlara doğru sesi kısılmıştı.
"İzin ver de hayatını değerli kılayım. seni sevdikçe anlam kazanan hayatım, senin hayatını da renklendirsin. Elimi tuttukça her zaman yanında olacağım, senelerini beklemekle değil de sevmekle geçir. Seni seviyorum jake, senin için ölecek kadar."
Göz bebekleri titrerken sondaki isimi okurken artık sesi tamamen kısılmıştı, "Heeseung."
kısa bi bölüm oldu ama bir an önce su notu okutmak istiyordum
iste insanlara karsı bazen acık olmak gerekir yoksa böyle her şey asılı kalıyo arkadaslarbu arada sunghoon ve niki hakkında ne düsünüyosunuz fikir danısayım dedim
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my brother's friend | heejake
Fanfictionabimin arkadaşı artık bana eskisi gibi hissettirmiyordu