10- Chaos is always an advantage for you, unless you get involved.

820 92 60
                                    

LHQ

-Chaos is always an advantage for you, unless you're involved.-

Adı okunduğunda, kalabalığın arasında oluşan meraklı bakışların garip bir sessizliğe yol açtığı koridor, onu bekleyen gardiyana doğru ilerlemesi için adımlarını bekliyordu.

Ve bu yolda, adımların kararlı ve sağlam bir şekilde izlenmesi gerekiyordu.

****************

Ben daha önce hiç sinir krizi geçirmemiştim. Ne sınavlardan aşırı berbat notlar aldığımda, ne birisi bana günlüğümün okulun en dedikoducu çocuğu tarafından okunduğunu söylediğinde, ne de en yakın arkadaşım beni sırtımdan bıçaklayıp ardından bana şirin gülümsemeler attığında.

"Sinir krizi" tam olarak nasıl geçirilir onu bile bilmiyordum. Yani aynı anda hem gülüp hem ağlamam mı gerek, hayvansı içgüdülerime uyup bağırarak ortalığı dağıtmam mı gerek, yoksa hıçkıra hıçkıra ağlayıp sinir olduğum şeye lanetler mi okumam gerek, bu konuda hiçbir fikrim yoktu.

Bu yüzden, arama butonuna parmaklarımı kırarcasına bastığımda karşıma sürekli çıkan " Arama reddedildi" yazısına sinir olmak ve gözümün seğirmeye başlaması adına tek yapabildiğim şey odanın ortasında bağdaş kurup hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığım halde yoga yapmaktı.

Ve tüm bu olanlar sadece sinir bozucu olmaktan çıkmış, beni fanusa bir dahaki gidişimde masaların üzerine çıkıp "Beni seçin mahkum arkadaşlarım" yazılı bir pankart tutarak "Beni seçin, dünyaya gidin" diye slogan atmak ister hale getirmişti.

Bu yüzden bu kadar sakin kalabildiğim için kendimle gurur duyuyordum.

En çok merak ettiğim ve kendi kendime en çok sorduğum şeylerden biri de açık olmak gerekirse "Derdi ne?!" idi.

Yani önce birisine sanabirsırvereceğimamakimseyesöylemetamammı deyip ardından sırrın sadece söylenilecek olacağını söyleyen ama asıl sırrı asla söylemeyen sövülesi tiplerden biri değildi Harry. Uzun bir tanım oldu ama evet, bu tür insanlar bazen aşırı sinir bozucu olabiliyorlar. Özellikle aslında öyle bir insan olmadığı düşünülüyorsa. Ve sır büyük bir şeylere benziyorsa. Ve bu kişi daha sonra sırf sorulardan kaçmak için panelini(?) açmıyorsa.

Kısacası lanet olsun.

Tüm problemi iki kelimeye sığdırmak da mümkünmüş demek ki! Hah, siz bana Sokrates'i getirin. Harcanıyorum buralarda ben.

***

Ertesi gün fanusa en son alınan mahkumlardan biriydim. Bunu belirli bir sıraya göre mi yapıyorlar gerçekten bilmiyorum, bir gün geldiğimde içeride on kişi oluyor, bir diğer gün en son ben oluyorum.

Ah, her neyse, sonuçta içeri girdiğimde maç başlamıştı.

Maç mı?

Evet, fanusun tam ortasını içine alacak şekilde büyük bir daire oluşturmuştu mahkumlar, etrafta sloganlar, tezahüratlar, küfürler uçuşuyordu.

Ve, uzun uğraşlardan ve itip-kakmalardan sonra masalara ulaşmayı başarınca, ve Harry'yi orada bulamayınca, etrafta ses kirliliği oluşturan tezahüratlardan birinin de onun adı olduğunu yeni fark edip yerimden sıçramamı sağlayacak bir şoka uğradım.

"O dövüşüyor mu?"

Ya da, "O mu dövüşüyor?"

Ya da, "Cidden mi?"

Kalabalığa döndüğümde, aşılamayacak olduğunu fark etmiştim. Lanet olası aşabilsem bile, Harry'ye seslensem ne olacaktı ki?

Lime lime parçalanır, kahramanın tarafından da kurtarılamayarak LHQ'ya gelip en kısa sürede uzuvları koparılıp dünyaya hediye paketi olarak gönderilen ilk kişi olurdun, ya da yakıt olarak kullanılırdın, yaşasın mahkumlara elektrik!

LHQ  // h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin