LHQ
-A long way to go.-
"Hey, ama otorite boşluğu birbirimizi yememize sebep olacaksa, bizim buradan elde edeceğimiz hiç kâr yok ki."
Dudağının ucu yavaşça yukarı kıvrıldı.
"Kargaşalar, içinde bulunmadığın sürece sana her zaman avantaj sağlar, Night."
**************
Uğraştırıcıydı; dışarıdaki devasa kavganın daha da büyümesi, fanusun mavi güç kalkanının kırmızıya dönmesi, gardiyanlar, tahliye, ağır yaralılar, hatta ölüler...
Tüm bu süreç boyunca tek yaptığım meskenimiz hale gelmiş masada oturmaktı.
Hâlâ aklım almıyordu. Basit, iki heceli bir sözcüktü işte. Anlamı da normal bir insan için pek bir fark oluşturmazdı.
Fakat şu durumda, ihtimali bile bana bir ömür boyu taşıyabileceğim saçma bir umut aşılıyordu.
Kaçmak.
Mahkemede avukatımın bana dönüp yüzünde umutsuz bir ifadeyle gözlerimin içine bakışı hala hatırımdaydı. Yüzyılın en büyük tartışma konularından biri haline gelmiş hapishanenin adını duyduğumda kalbimin atışlarının nasıl hızlandığını ise bir yüzyıl geçse üzerinden, yine unutabileceğimi zannetmiyorum.
Tüm bu monotonluk beni öylesine boğuyor ki... Tüm yaptığım hücremde uyumak, amaçsızca gezinmek, verilen lapayı seyretmek. Fanus gibi bir yere getirilmek bile gardiyana teşekkür edecek kadar sevindiriyor beni, ne yalan söyleyeyim.
Ve burada tanıdığım sadece tek bir kişi olması da cabası. Harry zaten pek konuşkan bir insan değil ve, sağırlar aşkına, bazen öylesine sıkılıyorum ki, Harry'nin pozisyonunu değiştirmesi bile doğum günümde en çok istediğim hediyeyi almışçasına heyecanlanmamı sağlıyor.
Tamam, buraya geleli sadece on küsur gün oldu, fakat gerçekten 'bir şeyler' yaşadığım gün sayısı bunun yarısı kadar. Ve bu, benim gibi öylece kös kös oturmaya lapadan daha fazla nefret duyan bir insan için çok fazla.
Ve biraz önce söylediğim gibi, tek bir sözcük, normal şartlarda duysam beni zerre kadar etkilemeyecek bu sözcük, şu an ellerimin terlemesine sebep oluyor.
Fakat, işi gerçeğe döktüğünüzde, umut musluğu biraz kısılıyor gibi.
Sonuçta LHQ'dasınız. Bir uzay hapishanesinin içinde. Mahkum olarak.
Bu, sadece bir kaçış planı değil, ultra incelikli bir kaçış planı gerektiriyor; gardiyanları ve diğer mahkumları aşmak, tüm bu enerji kalkanı olayını atlatmak, dünyaya dönmek için bir mekik bulmak ve onu çalıştırabilmek falan filan.
Ki bu... Saçmalık derecesinde imkansız gibi gözüküyor.
Mutlu mu olmalıyım, endişeli mi?
Burada yıllarca oturmuşum gibi hissediyordum. Kıpırdamadan, sıkıntıdan ayağımı bile sallamadan, yıllarca, sadece nefes alarak ve gözlerimi etrafta amaçsızca gezdirerek. Kötü bir histi, uzun zamandır iyi olan herhangi bir şey hissettiğimi de hatırlamıyordum zaten. Sırf heyecan olsun diye etrafta dolananlara bulaşmak bile iyi bir fikir gibi duruyordu.
Nitekim Harry de onlardan farksızdı. Sadece sigara içmiş ve fanusun mavi güvenlik kalkanını inceleyip durmuştu. Sorduğum birkaç soruya tek kelimelik cevaplar vermişti, konuşmak istemediği suratının tekrar bir heykel gibi ifadesiz ve sabit oluşundan anlaşılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LHQ // h.s
FanfictionMasumdu, evet, bu bir gerçek. Fakat masumluğu pek bir işe yaramadı. O artık LHQ'daki herhangi bir suçlu. LHQ ölüm demek. LHQ işkence demek. LHQ uzayda tüm ihtişamıyla süzülen bir hapishane. Ve Night Lockhard artık oradaki masum mahkum. Tek isteği LH...