LHQ
-Your hands are so warm.-
Yüzünde hafif bir gülümseme oluştu geri çekilmeden hemen önce.
“Öğreneceksin, Night. Yakında öğreneceksin.”
*************************
Bazı insanlar gizemli olmaya çalışır. Başarıp başaramadıkları tartışmaya açık bir konudur, kişiden kişiye değişir. Kimi bu tür insanları sadece komik bulur, kimi ise gizemli olduklarını düşünür.
Fakat bu ruhunuzda yoksa, kimliğiniz bu kişiliğe uygun değilse başarınız sadece anlıktır. Siz gizemli bir kişilik değilsinizdir, sadece gizemli olmayı başarmışsınızdır.
Sorun tam da buydu. Harry’yi çözemiyordum, o bana duygularından bahsederken, bana LHQ’yu öğretirken onun gizemli olmadığını düşünüyordum. Hoş bir çocuk, diyordum.
Fakat ne zaman bana yakınlaşsa, benimle benim hakkımda konuşsa ve gelecekteki planlarından bahsetse gizemli biri olup çıkıyordu. Onu o zaman anlamaya çalışmıyordum bile, her kelimesinde farklı bir anlam gizliydi, bulup çıkarmak için kırk fırın ekmekten fazlası gerekiyordu.
Beni beklediğini söylemişti. “Seni bekledim,” demişti, açıkça bunu söylemişti.
Fakat birkaç sorun vardı.
Birincisi, beni beklemiş olamazdı. Sonuçta ben buraya düşmeden önce beni tanımıyordu, bu durumda beni değil, benim gibi birini beklemişti.
İkincisi, ben kolay inanan biriydim ve bana sadece sarsılmayan bir ses ve güven verici bakışlarla söylediği her şeye inanabilirdim. Yani kandırılmam kolaydı benim, fakat işin içinde sinsilik varsa anlardım. Sesteki güven önemliydi benim için, doğruyu söylediğine inanan güçlü ses.
Üçüncüsü, Harry’de anlayamadığım bir şey vardı. Onun sesi her zaman güçlüydü, fısıltı şeklinde bile olsa. Gözleri sürekli garip bir ışıkla parlıyordu ve her hareketinden insana ait olamayacak garip bir enerji yayılıyordu. Dudaklarının arasından ayrılmayan sigarasının dumanı teninin pürüzlerini saklamak istermiş gibiydi, sanki gizlediği bir şeyler vardı.
Ve dördüncüsü, bu gizlediği şey beni korkutuyordu. Bana ne zaman açıklayacaktı bilmiyordum, hatta açıklayacak mıydı onu bile bilmiyordum.
Ve bu ona olan güvenimin temellerinde ufak bir çatlak oluşturuyordu.
Farklıydı, evet, fakat bu kesinlikle yakışıklılığından falan kaynaklanmıyordu. Kendine özgü bir havası vardı, bir insandan çok daha farklı bir hava.
Evet, şu aura dedikleri şeye geliyor konu, bunun hakkında söylenenler doğruysa eğer, onunki gerçekten güçlüydü. Bakışlarını öyle bir dikkatle kilitliyordu ki sizinkilere, bir an kendi düşüncelerinizi unutuyor, acaba bu kadar yoğun neyi düşünüyor diye kendi kendinize muhakeme yapmaya başlıyordunuz.
Etkiliyordu, etkileyiciydi; farklı olduğunu hissettiriyordu, farklıydı.
Hayır, bu anlık bir çaba değildi. O, farklıydı. Tek açıklama buydu.
Fakat her açıklamanın altında bir soru yatar, değil mi?
Beni tedirgin eden de buydu.
Bu farklılığın sebebi neydi?
***
Tüm günümü, daha doğrusu hücremde geçen tüm günümü bunu düşünerek geçirmiştim. Onu panelden aramak bana uzak ve uygunsuz gelmişti, özellikle bana şimdiye kadar hep beni beklediğini fısıldayıp ardından tek kelime etmeden gözlerimin içine bakması zaten beni yeterince garip bir etkiye sormuştu, ah ve maalesef kendimi ilk öpücüğünü alıp günlerce ortalıkta gözükmeyen liseli kızlar gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LHQ // h.s
FanfictionMasumdu, evet, bu bir gerçek. Fakat masumluğu pek bir işe yaramadı. O artık LHQ'daki herhangi bir suçlu. LHQ ölüm demek. LHQ işkence demek. LHQ uzayda tüm ihtişamıyla süzülen bir hapishane. Ve Night Lockhard artık oradaki masum mahkum. Tek isteği LH...