Yusuf bulunmadan 4 gün önce
Sevmek zaman isterdi. Bizim onunla hiç zamanımız olmamıştı o gün Kaanın bir düşman çocuğu olduğunu öğrenmiştim. Annesini ilk defa anlatmıştı. Annesinin başına gelenler korkunçtu Kaan babasından nefret ediyordu ama ikizi ona saygı duyuyordu iki farklı benden iki farklı karakterdi onlar. O günden sonra kaanı hiç görmemiştim. Görmek istememiştim. Bilmiyorum o gün Öznur ve beanin ölümlerini onun üzerine yıkmıştım. Birde ben onun sırtına bir yük bindirmistim.
"Allah razı olsun kızım" dedi Fatma teyze kafamı salladım gülümseyerek "amin teyzem" dedim o çıkarken mesaim bitmişti çok yorulmuştum ama mutluydum uzun zaman olmuştu hayır duası almayalı kapının tıklanması ile o tarafa döndüm
İlahi bakış
Hatice tedirgin bir şekilde gazelin odasına girdi
Gazelin gözleri arkadaşını buldu ona gülümsedi koltuğu gösterdi oturması için gazel ne kadar inkar etse de Hatice'nin Yusuf'a yanık olduğunu biliyordu aşk herkese gülmüş bir tek bize gülmedi diye düşündü gazel Hatice kafasını salladı ve koltuğa oturdu parmakları ile oynamaya başladı Hatice ne zaman strese girse parmakları ile oynardı gazel derin nefes aldı ve konuşmaya başladı"Bazen kendimi bir serçe gibi hissediyorum" diye itiraf etti
Hatice merakla gazele döndü"neden başka kuş değilde serçe " diye sordu
"Allah küsen serçenin hikayesini bilirmisin?" diye sordu gazel Hatice olumsuz anlamda kafasını
salladı"bilmiyorum ama anlat lütfen " diye cevapladı Hatice gazel anlatmaya başladı
"Hikâye derki " diye söze başladı gazel "bir gün bir serçe, Allah'a küsmüştü. Günler geçiyordu ve serçe Rabbine bir şey demiyor, O'nunla konuşmuyordu. İçine kapanmış, derin bir hüzne boğulmuştu. Melekler merakla Allah'a serçeyi soruyorlardı ve her defasında Allah, meleklere "O gelecek!" diye cevap veriyordu. "Çünkü onun sesini duyacak tek varlık benim ve onun minik kalbindeki derdini anlayacak olan da yalnız benim." diyordu.
Bir zaman sonra serçe; kalbi hüzün, gözü yaşla dolu bir halde bir ağacın dalına kondu. Hiçbir şey söylemiyordu, öyle sessiz sessiz bekliyordu. Allah, serçeye seslendi:
-Söyle bana! Canını sıkan ve kalbini hüzne boğan derdin nedir?
Melekler serçe ne söyleyecek diye ona bakıyordu. Serçe mahzun, biraz da sitemli ses tonuyla:
-Küçük bir yuvam vardı. Yorulduğumda dinlendiğim, üşüdüğümde sığındığım. Kimseyi rahatsız etmiyordum ve kocaman dünyada ufacık bir yerdi, kimsenin yerini dar etmiyordu. Sen onu da bana çok gördün, neydi o zamansız fırtına? Esip yıktı yuvamı ve beni yuvasız bıraktı.
Artık konuşamadı serçe, sözleri boğazında düğümlendi. Sessizlik Arş-ı Rahman'da yankılanıyordu ve melekler başlarını eğmiş Allah'ın vereceği cevabı bekliyordu. Allah:
-Ey serçe! Sen benim kulum değil misin?
-Elbette kulunum Allah'ım!
-Öyleyse niye benim yapıp ettiklerime razı olmuyorsun da bilmediğin bir şeyi sorguluyorsun?
Serçe boynunu bükmüştü. Yüce Allah şöyle seslendi:
-Ben size demedim mi! Sizin hayır bildiğinizde şer, şer bildiğinizde hayır olabilir diye?
Serçe suçluluk içinde başını eğiyordu. Sonra cevap verdi:
-Dedin Allah'ım.
-O halde neden hikmetini bilmediğin şeyleri sorguluyorsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gazel (Askeri kurgu) Ara Verildi (Düzenlenecek)
AzioneDr.gazel Ertürk babası türk annesi güney Koreli Kore'de aldığı eğitimle hayelerindeki gibi doktor olur ve babasının şehri Türkiye'ye taşınır Türkiye'nin en başarılı kadın doktorlarından birisi olur ve alıcağı ödül için yaptığı yolculukta haya...