2. Bölüm - Bir Felaket

85 13 8
                                    

Evett bu günün son bölümü, değerlendirme yapmayı unutmayın lütfenn)) Öpüyorum iyi okumalar. Birde eğer isterseniz kiyabın çalma listeside olacak:)

Medya: Ufuk Öztürk

Felaket. Tam bir felakete karışmıştım. Ona nasıl güvenmiştim ki? Başıma ne geleceğini bilmeden. Belki doğru söylüyordu. Ama bilemiyordum. İşte bu duygu kararsızlık. Her kesin hayatında yaşadığı o saçma duygu. Çaresizliğe benzeyen ama olmayan o duygu. Şu an onu yaşıyordum. Haklıydım. Ne olacağını bilemiyordum. Elimde değildi, hiç bir şey..

Yaşadığım bu andan sonra biraz korkmuştum. 8 ay sonra bedel ödeyecek olan kimdi? Aklımdan çıkaramıyordum. Neden 8? Merak ettiğim çok şey vardı. Ama öğrenemeyecektim sanırım. Böyle kafamda kavga ederken eve vardığımı fark ettim. Sessizce eve girdim ve odama çıktım..

Uyandığımda babam beni uyandırdı ve başımdan öpüp sarıldı. "Canım kızım benim. Bizi sen kurtardın" şaşkınlıkla babama baktım. Ve "Ne yaptım ki?" diye sordum. "Bak bir de mütevazilik yapıyor. Gece uyumamış hackleyen siteyi bulup bir şekilde hesabı geri almışsın. Seni seviyorum kızım" donakalmıştım. Ola bilirmiydi? Böyle bir şey yapmamıştım. Dün olanlar rüya değilmiydi? Hayır, gerçekti, bunu yapmıştı. Ona inanmamıştım. Birden "İnanmamışmıydın?" diye bir fısıltı duydum. Buradaydı, evet, o burada arkamdaydı. Ama görünmezdi. Haklıydım, dünde görememiştim, yoktu. Bir tür hayaletmiydi acaba? Yoksa vampir? Yok canım, ölmüştüm şimdiye. "Çok fazla düşünüyorsun" dedi. "Aklımıda mı okuya biliyorsun?" "Hayır, senin aklını okuyamam, başkalarını diyemeyeceğim tabii. Sadece çok geç cevap verdin. Ondan yani." başkalarınınkini okuya biliyormuydu ki? Neden öyle dedi? "Başkalı derken?" "Çok soru sorma karanlığın kızı, her şeyin fazlası zarar." aynen, meraktan ölmem gerek herhalde. "Şimdi istediğin zaman beni izleye bilir misin?" banyo yaparkendemi yaa? "Yok, sapık değilim, arada gelip kurmanın ne halde diye bakarımş Pek konuşmam aslında." nasıl diye düşündüm. "Benimle neden konuşuyorsun peki?" "Bilmem, sıkılıyorum bu ara" banane git sıkıl. "Kaç yaşın var?" "Çok soru sorma dedim küçük kız. Neyse canımı sıkıyorsun. Gittim ben sıkıcı kız." bu ne ya bana her türlü isim veriyor Allahın manyağı. Şimdi hayaletede öyle denmez ki. Aman, boş ver. Yani aslında boş vermemem gerek, hayatım ve ya arkadaşlarımın hayatı onun elinde sonuçta.

Annem çok sevinçliydi. Bu yüzden kutlama için GardenLux hotelin restoranına gidecektik. Işığın ailesiyle yeni bir ortaklık yapmıştık zaten. O yüzden şirketimizin kurtulmasıyla yanısıra bu ortaklığıda kutlayacaktık. Annem yeni bir elbise alıp yatağımın üzerine koymuştu. Elbise mavi renkte, kolları hafif dantelli kısa ve şık bir elbiseydi. Saçımı direkt açık bıraktım. "Hadi kızım, çabuk olsana. Hep bekletiyorsun bizi." alttan annemin sesini duydum. Hemen parfüm sıkıp aşağı indim. "Kızıma bak, dünyalar güzeli mübarek. Değilmi Adem?" diye annem babama söylenir gibi baktı. "Aynen, Nevlan. Kızımız tabi ki çok güzel. sana benzemiş işte." "Tamam. romantikliğinizi başka zamana bırakın, gecikeceğiz." dedim araya hoplayarak.

Arabaya bindik "Last Christmas" şarkısı çalıyordu. Güzel bir şarkıydı. Neredeyse 4-5 şarkıdan sonra hotelin restoranına vardık. Ufuk arkadaşlarıyla bir masada oturup konuşuyordu. Işık beni görüp yanıma doğru yürümeye başladı. Birden boynuma sarılıp avazı çıkana kadar bağırdı "ASENAAA! Özlemişim. Haberleri duydum çok üzüldüm. Geçmiş olsun. Ama tabii ki benim arkadaşım bir yolunu bulup yine düzeltmiş olayı." diye sevinçle konuştu " Daha dün görüştük, Işık. Ne çabuk özledin?" "Sus be, sanada yaranılmıyor." Böyle biraz ayak üstü konuştuktan sonra geçip oturduk. Işığın babası Erdem bey deniz kenarı harika bir yer ayarlamıştı. Annesi Kiraz hanım yanımıza gelip annem ve babamla görüştü. Bende ayağa kalktım selamlaşmak için. "Ooo kahraman kızımızda buradaymış!" dedi kocaman gülümsemesiyle. Bende karşılığında utangaç bir şekilde gülümsedim.

Neredeyse 45 dakikadır burada oturuyoruz. Benimde tuvalete gitmem gerekiyordu. Yanımda Işıktan tuvaletin nerede olduğunu sordum. "Ya zaten bende gidecektim. Ayrıca sıkıldım bu sohbetlerden. Kalk kız." beni çekiştirerek içeriye götürdü. Tuvalet şu tarafta. Girelim sonra arka bahçeye gideriz. Şimdi mükemmeldir orası." başımı salladım. Zaten bende sıkılmıştım. Tuvaletten daha çabuk çıktım. Kapının önünde beklemeye başladım. "Şşt" diye bir fısıltı duydum. "AAA o ne beee!" korkarak bağırdım. etraftakiler bana bakıyordu. Off rezil oldum. "Ne bağırıyorsun?" dedi tutkun ses. Evet ona ses diyordum çünkü ismini bilmiyordum. "Yine ne var Ses?" "Ses derken?" cidden bunu soruyormuydu? " Ne yapa bilirim. Sadece sesten ibaretsin" diye bildim. "Sadece sesten ibaret değilim. Sizin gibi yüzüm, vücudum, elim-kolum var. Ama sen sadece sesimi duya bilirsin." hayalet değilmiydi yani? " Peki neden seni göremiyorum?" merak ediyordum. "Çünkü ben istemiyorum. Eğer ben istersem göre bilirsin." ay gerçektenmi ses beyciğim? "İyide nede-" derken Işık çıkıverdi. "Kendi-kendine mi onuşmaya başladın Asena?" duymuşmuydu acaba? Beni deli sanacaktı. "Yok ya şarkı söylüyordum." lütfen tamam desin."He, tamam. Gel bahçeye çıkalım." sanırım hayattaki bütün şansımı kullandım. "Tamam çıkalım"

Bahçeye çıktık ve bir bankta oturduk. Öyle havadan sudan konuşurken Ufuk geldi. Sarhoşmuydu o? Yanımıza geldi. "Aa burdamıydınız yaağ" dedi ağzını eyerek. "Abi iyi misin?" "Hııı hiç olmadıım kadarr" aynen iyi görünmüyordu. "Saçmalama Ufuk iyi değilsin, gel sana kahve alalım." birden yüksek sesle "Sen sus be, iyiyim ben." biraz durdu. "Ya da.. iyi değilim ben. Kötüyüm. Hayır o beni sevmiyor. Neden?" "Kim sevmiyor abi ne saçmılorsun sen?" dedi Işık şokla. "Hiç biriniz anlamıyorsunuz işte. Belki ölürsem kurtulurum. Ne dersiniz?" ciddi olamazdı. "Saçma sapan konuşma ya. Ne diyorsun. Korkutma bizi" dedim. " Burdan suya atlasam ölürmüyüm? Gerçi yüzme biliyorum. Ama yinede bende yüzmem o haldeee" ona doğru yürüdüm. Atlayacaktı neredeyse. Derken bir göz kırpımında atladı. HAYIR ATLAMIŞTI. Arkasında atlayıp kurtarmak istedim. Ama Işık belimden tuttu ve "UFUK!!" diye bağırdı. Bense "I-Işık o.. atladı.." gözümden yaş akıyordu. "Merak etme onu kurtaracağım. Sen bekle yüzme bilmiyorsun." Dedi. Sakin davranmaya çalışsada korkuyordu. Belliydi.

İşte yine bir felaket. Ölemezdi hayır. Zaten 8 ay sonra olacaktı bu. Onun yüzünden kesin. Güvenmemeliydim ona! Hepsi benim suçumdu. Ev o ölmemeliydi. Yine yapayanlızdım. Ailemi çağırmak aklıma bile gelmemişti. Karanlıkta yanlız kalmıştım yine. Karanlığın kızı gibi. Ama bu sefer Felaketin kızı olmuştum sanki..

Yorum yazmayı unutmayın!!

Instagram: ayloabbasovas

Karanlığın KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin