Yüzümde hissettiğim ağırlık ile gözlerimi açtım. Olga alarmımdan önce davranıp beni uyandırmıştı. Başım feci derecede ağrıyordu. Olga'yı iki elimin arasına aldım ve yere indirdim. Halıda gözüme çarpan kırmızı benekler oldukça yabancıydı. Hızla yataktan doğruldum ve yerde öylece duran çantamın içinden gözü çıkardım. Dolabımın kapısını açtım ve çekmecenin yanında duran kazaklarımı kenara itip zemindeki kapağı açtım. İçerideki buzluğa gözü öylece attım. Onu orada görmek pek de hoşuma gitmemişti bu yüzden alttaki diğer organları gözün üstüne koydum. Buzluğu kapatıp kapağı kapattım ve kazakları yerine yerleştirip parfümümü üzerlerine sıktım. Dolabımı kapatıp ardıma döndüğümde halıdan yerdeki yastığıma doğru uzanan kan lekelerini fark ettim. Dün ne olmuştu haberim yoktu. Ensemdeki kanı farkettiğim an anneme bağırdım.
- ANNE!
Telaş içinde odama gelen annem korku dolu gözleri ile bana bakıyordu.
- İyi misin? Bir şeyin yok ya?
Gözlerini başıma çevirdi ve kaşlarını çattı.
- Neden bandajı çıkardın?
- Ne?
Yerdeki kanlı bandajı gördüğümde konuşmaya devam etti.
- Hatırlamıyor musun?
- Neyi hatırlamıyor muyum?
- Dün sendeleyerek eve geldin başından darbe almıştın. Abin seni muayene etti ve şu bandajı sardı.
Dedi yerdeki yıpranmış bandajı göstererek.
- Her defasında bandajları parçalayıp attığın için kan sürekli aktı. Bir türlü kafanda tutamadık. Gece kapıyı kilitlediğin için de seni kontrol edemedik. Bu arada kilidi ne zaman açtın ve bu yastıkda neden bu kadar kan var?
- Nereden bileyim ben.
- Bu kadar asabi olmak zorunda mısın?
- Asabi değilim.
- Evet.
- Öyle
- Hazırlan hastaneye gidiyoruz.
- Gerek yok iyiyim.
- Çok fazla kan kaybetmişsin ve bir şey hatırlamıyorsun gidip kontrol ettirmemiz lazım. Uslu uslu dursaydın gitmemize gerek kalmazdı zaten.
- İstemiyorum kalsın.
- İsteyip istememen bizi şu an da ilgilendirmiyor. Derhal üstünü değiştirip aşağıya iniyorsun.
Emrivakilerden nefret ederdim. Bir bahane bulup hastaneye gitmemem gerektiğini düşündüm. Bir anda dün telefonumda gördüğüm resim zihnimde canlandı. Annemin odadan çıkmasıyla telefonumu aldım. Üzerindeki kan lekeleri hala duruyordu. Umursamadan galerimi açtım ve o resim hala galerimde mi diye kontrol ettim. Oradaydı... Kaşlarım çatık bir biçimde ekrandaki kanlı cesede baktım ve arka tarafta duran iki çift ayakkabıyı gördüm. Cesedin yanında buna benzer herhangi bir ayakkabı gördüğümü hatırlamıyordum. Ayakkabılara daha dikkatli baktığımda farkettiğim detay beni hayrete düşürmüştü.
- Bunlar... Benim ayakkabılarım...
- AŞAĞI İNMEYİ DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ MAJESTELERİ!
Annemin aşağıdan yükselen sesi ile yerimden sıçradım ve telefonu aceleyle kapattım. Üzerindeki kanı masamın üzerinden aldığım ıslak mendille özenle temizleyip kenara bıraktım. Üzerimdeki kandan taşlaşmış kıyafetleri çıkarıp dolabın kenarına fırlattım ve duşa girdim. Ilık duşumdan sonra saçlarımın arasında havlu gezdirirken telefonumun çaldığını duydum. Hızlı adımlarla yanına gittim ve aramayı cevapladım.