Ölmüştü... Ethan artık yaşamıyordu. Kızarmış gözlerimle etrafa bakıyordum. Sendeleyerek hastanenin dışına attım kendimi. Nefes almakta zorlanıyordum. Şimdi ne olacaktı? Ne yapacaktım? Ağrıyan başımı sıkarak bir banka oturdum. Ellerimi kollarıma indirdim ve kendime sıkıca sarıldım. Birinin bana sarılmasına ihtiyacım vardı. Tıpkı Ethan gibi kollarını bedenime sarıp sıcak tutacak biri var mıydı hayatımda? Yoktu... Kendimi daha sıkı tuttum ve dudaklarımı zar zor araladım.
- Keşke omzuna yaslanıp ağlasam.
Hıçkırıklarımın arasında zar zor nefes alıyordum.
- Baba... Keşke yanımda olsan... Ben kaybetmekten bıktım...
Çığlık atarak ağlıyordum. Çevremdeki insanların bakışı umurumda değildi. Ethan benim yaşam sebeplerimdendi. Çalan telefonumu umursamadan ağlamaya devam ettim. Alt dudağım ısırmaktan yara olmuş kanıyordu. Çalmaya devam eden telefon sinirimi bozduğu için cebimden hızla çıkardım. Arayan Zero'ydu... Doğru ya, olayı anlatacağımı söyleyip bir daha dönmemiştim. Titreyen ellerimle telefonu açıp kulağıma götürdüm. Her ne kadar ağlamamı tutmaya çalışsamda sesim titriyordu.
- E-efendim?
Cevap gelmemişti. Nefes verme sesinden sonra kısık sesle cevap verdi.
- Öldü mü?
Yutkundum. Boğazım düğümlenmişti, ve ağrıyordu. Sanki dikenli bir tel boğazıma sarılmış derimi kesiyordu. Yavaşça kısılan ve kesilen sesimle cevap verdim.
- Evet...
Verebildiğim son cevap oldu. Derin bir nefes verdi. Ben ağlamaya devam ederken o hiçbir şey söylemedi. Açıkçası söylemesini de beklemedim. Sonuçta onu tanımıyordu.
- O böyle ağlamanı ister miydi?
İstemezdi... Durmaya çalışsam da işe yaramıyordu. Ağlamaya devam ediyordum. Hıçkırıklarım ve çığlıklarımla... Gözümün önüne gelen yüzü beni parçalıyordu.
- Peki.. Ağla ve dök içini. Kapatmamı ister misin?
- H-hayır... Tutunacak bir ele ihtiyacım var Zero. Ağır geliyor.
- Seni anlıyorum demek isterdim ama hiç sevgilimi kaybetmediğim için nasıl hissettiğini anlayamam.
- O benim sevgilim değildi.
- Pardon... Ama her konuşmamızda ondan sevgiliymişsiniz gibi bahsediyordun.
- Sadece yakın arkadaştık.
- Anladım. Kusura bakma...
Sessiz kaldıktan bir süre sonra konuşmaya devam etti.
- Arida seninle saatlerce konuşmak ve sana destek olmak isterdim ama acilen kapatmam gerekiyor. Umarım yanlış anlamazsın.
- Hayır yanlış anlaşılacak bir durum yok. Kapatabilirsin.
- Tamam, seni sonra arayacağım. Görüşürüz.
Cevap vermeden telefonu kapattı. Burnumu silip başımı gökyüzündeki yıldızlara çevirdim. Onların arasına karışmıştı artık. Beni görüyor muydu acaba? Telefonu hırkamın cebine atıp eve doğru yürümeye başladım. Yolda geçerken kolkola girip gezinen çiftler daha da ağlamama sebep olmuştu. Evin önüne geldiğimde bahçe kapısını açıp içeri girdim. Yerdeki kan kurumuştu. Eve girip ayakkabılarımı çıkardığım gibi bir kenara fırlattım. Odama gidip kendimi yatağa atmak için merdivenleri bir bir tırmanırken onun bıçaklanması gözlerimin önüne geliyordu. Adımlarımı durdurdum ve aşağı doğru inen basamaklara baktım. "Kendimi buradan bıraksam ölme şansım yüzde kaç olur?" Diye düşünürken telefonum çaldı. Annemin aradığını gördüğüm an aramayı reddettim. Odama gidip kapıyı kilitledim, perdeleri çektim ve kendimi yatağa fırlatıp telefonu tamamen kapattım. Gözlerimi yumduğumda o sahne tekrar gözlerimin önüne geliyordu. Her kapatışımda bunu görmek canımı yakıyordu. Zar zor da olsa uyuyabildim.