Titreyen ellerim, çığlık atan annem, yerde kanlar içinde yatan Ethan ve öfkeli bir şekilde bana doğru yürüyen adam. Elime aldığım büyük taşı ardıma sakladım ve yaklaşmasını bekledim. Annem adamın sırtına attığı taşla dikkati kendine çekmeye çalışsada becerememiş aksine adamı daha çok öfkelendirmişti. Dibime kadar gelip bıçağı havaya kaldırdığı anda adamın kolunu sertçe başka bir el kavramıştı. Bu Ethan'ın eliydi. Adamın elinden bıçağı kaptığı gibi iki kolundan tutup adamın hareket etmesini zorlaştırdı. Kulağına doğru eğilip konuşmaya başladı.
- Bir daha seni bu evin çevresinde görürsem dünyayı başına yıkarım. Polisi çağırmadan defol git!
- Adi pislikler!
- Duyamadım!?
- İyi!
Adamın kollarını sertçe bırakıp ileriye doğru itti. Sendeleyerek kalkan adam anneme ve bana iğrenç bakışlar atarak bahçeden çıktı. Öksürme sesi duyduğumda gözlerim Ethan'ın yarasına gitti. Kan kusuyordu... Bu, normal miydi?
- Bekle, ambulansı arıyorum! Bir dakika. Telefon yukarıda!
Koşarak yukarı çıktım ve ambulansı arayıp aşağıya indim.
- Nijmegen Gelderland'e acil ambulans!
Ben ambulansa adresi tarif ederken annemde Ethan'ın sırtını duvara gelecek şekilde oturmasına yardım ediyordu. Telefonu kapatıp içeri gittim ve banyodan ilk yardım çantasını alıp yanlarına gittim. Gömleğini açıp yarayı temizledim sargıyı elimden geldiğince düzgün bir şekilde sarmaya çalıştım. İlk yardımla ilgili pek bir bilgim yoktu ama en azından bu ambulans gelene kadar kanamayı yavaşlatırdı. Terlemiş yüzünü avuçlarımın arasına alıp başını kendime çevirdim ve konuşmaya başladım.
- Lütfen dayan. Ambulans geliyor...
- Arida...
- Şşş konuşma. Zorlama kendini... İyi olacaksın tamam mı? Geçecek.
Yüzğndeki teri elimle nazikçe silerken elimi tuttu. Kurumuş dudağını araldı ve konuşmaya başladı.
- İyi olacağım. Daha seni iyileştirmedim.
Annemin burada olduğunu tamamen unutmuştuk.
- Ne iyileştirmesi?
- Kafa olarak abla. Kendisi deli ya biraz.
- Bilmez miyim.
Dedi ve güldü annem. İyi kıvırmıştı Ehtan ama bu şekilde konuşmaması lazımdı. Ambulans geldiğinde onu seydeye yatırıp aracın içine götürdüler. Anneme evde beklemesini söyleyip ambulansın içine girdim ve yanına oturup elini sıkıca kavradım. Hareket etmeye başlayan araçta ufak sarsıntılara rağmen muayene edilen Ethan gözlerini kapatmıştı. Aralanmış dudağının arasından ön dişleri görünüyordu. Tanrım! Neden ona böyle bakıyorum. Gelen bildirimler yüzünden hemşirenin attığı bakış ile telefonu sessize aldım.
Dört saat... Tam dört saattir ameliyattaydı. Bu kadar uzun sürmemesi gerekirdi. Ethan'ın telefonu çalmaya devam ederken ben öylece boşluğa bakıyordum. Gözlerimi silip telefonu açtım.
- E-efendim?
- Arida sen miydin? Ethan'la beraber misiniz?
- Valerio... O... Ethan...
- Başına bir iş mi geldi?! Arida o iyi mi? Ne oldu?!
- Bizi korumaya çalışırken bıçaklandı.
- NE! Hangi hastanedesiniz?!
- Bizim hastaneye gel.
- Geliyorum!