Barbaros pek kimsenin olmadığı bir sapağa doğru sürdü. Önce etrafındaki ev sayısı azaldı, ağaç sayısı fazlalaştı ve bir kaç dakikanın sonunda yolda bir tek onun arabası vardı.
Direksiyona ritmik olarak vurmaya başladı, içi içine sığmıyordu ama bu iyi anlamda değildi.
Demirkan hakkında sevmediği bir kaç şey vardı. Onun yüzünde kendisini kötü hissettiren bir şey vardı... ne olduğumu henüz çözememişti ancak bulacaktı.
O adamın bakışlarını görmüştü... Bakışları tuhaftı. Kendisini tanıyor gibi bakıyordu. Barbaros bundan nefret etmişti, Kıvanç kendisine onun amacının koltuğa geçmek olduğunu söylemişti ama Barbaros o adamın yapmak istediği şeyin bu olmadığını anlıyordu.
Bilinmezliği hiç sevmezdi. Ona göre hayat ya beyazdı, ya da siyah. Grileri sevmezdi, hayatında da istemezdi.
Demirkan'a bakınca gri görüyordu.
Bu ise itiraf etmekten hiç hoşlanmasa da kendisini deli gibi korkutuyordu.
Arabayı eski terk edilmiş deponun önüne çekti, Kıvanç'ın arabası buradaydı.
Barbaros derin bir nefes aldı ve yüzünü ovuşturarak arabasından aşağıya indi.
Deponun kapısını açtı Barbaros, içeriye ilerledi. Her adımında çıkan topuk sesi boş deponun duvarlarında yankılanıyordu.
Kıvanç ona baktı ama Barbaros onun yüzüne bakmadı ve sadece kafasıyla çıkması için harakette bulundu.
Demirkan'ın toplu olan sarı saçları dağılmıştı ve bir kaç tutam yüzünün önüne düşüyordu.
Yorgun olan adam kafasını salladı ve karşısında dimdik adeta bir dağ gibi duran Barbaros'a dikti gözlerini.
"Ooo, Barbaros... nasılsın?"
Barbaros ona cevap vermedi. Aksine tamamen farklı bir soru sordu.
"Ne istiyorsun benden Demirkan?"
Demirkan güldü ve yüzüne gelen asarı tutamı üfleyerek çekti.
"Canım sıkılıyor."
"Canın sıkıldığı için mi Alican'a gittin?"
"Hayır.. hayır sadece senin dikkatini çekmek istedim."
Barbaros kenarda duran sandalyeyi Demirkan'ın karşısına çekti ve ceketini çıkartıp sandalyenin sırtına astı.
Gömleğinin kollarını sıvadı, sonrasında oturdu ve karşısındaki adamın gözlerinin içine baktı.
"Neden benim dikkatimi çekmek istedin?"
"Çekmek istedim işte... canını acıtmak istedim."
"Neden... neden ulan? Ne yaptım ben sana?"
"Sen.."
Demirkan kafasını eğdi ve yutkundu ama cümlenin devamını söylemedi.
"Ben ne? Ben sana ne yaptım?"
Demirkan cevap vermedi, Barbaros ise yüzünü ovuşturdu sertçe.
"Bak oğlum.. ben senin yüzünde o kötülüğü görmüyorum. Her iyinin içinde bir kötülük vardır, ben senin iyi olduğunu düşünüyorum. Benim canımı yakmak istiyorsun.. niye istiyorsun bilmiyorum ama istiyorsun. Derdin benimleyse ne diye Alican'a gidiyorsun?"
"Senin canını onunla acıtabilirim."
"Niye ulan! Niye benim canımı yakmak istiyorsun!?"
Demirkan bir şey demedi, Barbaros seslice ofladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delibal | Alican & Barbaros
FanfictionTehlikeli bir aşktı onların aşkları, fazlası zehirdi. Fazlası Delibal'dı. - Kafama göre yazıyorum, karakterlerin gerçek ile alakası yoktur. Kötü yorum yapacaklar gelmesin.