Barbaros, Alican'ın evine girdiği gibi ilk önce etrafa bakmaya başladı. Her koltuk köşesine, masa altlarına ve aklına gelen her detaya bakarak Demirkan'ın bir şey yerleştirip yerleştirmediğini kontrol etti. Biraz daha ileri gitmek istese de bu etrafı dağıtacağı için sadece koltuğa oturdu ve ona garipçe bakan papağana geri bir bakış attı.
"Ne bakıyorsun Hayır?"
Kuştan ses gelmedi, Barbaros ona gözlerini kısarak baktı.
"Sana güvendik, gittin yabancı adamları aldırdın içeri. Yakıştıramadım sana haberin olsun."
Sonrasında ise telefonunu açtı ve karıştırmaya başladı. Alican'ın gelmesinin bu kadar uzun sürmesini beklememişti.
Bugün kendisi adına çok ama çok yorucu bir gündü. Güneş, Demirkan ve şirket işleri derken iyice kopmuştu gerçeklikten. Çok büyük bir pişmanlık yaşıyordu, onu bırakmamalıydı.
Güneş'e zarar vermişti, Alican'a zaten ulaşmıştı... Ya şimdi sırada-
Kapının açılması ile yutkunup telefonundan Cemre'nin adını buldu.
Barbaros: Cemre sana yarın özel bir görev vereceğim, sabah ofisimde ol.
Karşı cevabı beklemedi ve telefonunu cebine koyup Alican'a doğru ilerledi. Onun beline kollarını sardı, iyice sarılarak kokusunu içine çekti.
Bir süre o şekilde kaldı. İşte bu ona günün yoğun temposunu en azından bir dakikalık olsa dahi durdurma fırsatını vermişti.
"Barbaros... İyi misin?"
Barbaros kafasını aşağı ve yukarı salladı olumlu anlamda. Sanki iyi olmama ihtimali varmış gibi...
Barbaros onun yüzünü elinin içine aldı ve dudaklarını birleştirdi.
Unutması lazımdı, ara vermesi gerekiyordu hayatına ve karşısındaki çocuk bunun tek yöntemiydi.
Dudakları haraket ederken bir elini de beline sarmayı ihmal etmedi tabi ki, hatta kendisine iyice yapışmasını sağladı. Alican onu saçlarının dibine ellerini koymuş karşılık verirken de bir yandan çekiştiriyordu. Sadece bu ana odaklandı ikisi de.
Alican'ın sormak istediği sorular, Barbaros'un ise kaçmaya çalıştığı sorunları vardı ama ikili yan yana geldiğinde hissettikleri bu anlamlandıramadıkları duygu yüzünden her şeyi unutuyor gibilerdi.
Alican elini Barbaros'un gömleğine attı ve teker teker çözmeye başladı düğmelerini. Her bir düğmede Barbaros daha da heyecanlandığını hissediyordu. Çok kötü bir günün ardından gelen haz.. günü kapamak için ideal haraketti.
Kendisinin elleri karşısındaki adamın belinden kalçasına doğru kaydı. Yatak odasına bile gitmediler, ikisinin de beklemediği şeyler oluyordu.
Vücutları birleşti, kaç kere bilmiyorlardı ancak ikisi de tükenene kadar bitirdiler birbirlerini. Evin salonunda yatıyorlardı, terli vücutları parkeye yapışmıştı.
Barbaros kenara attığı ceketinden sigara çıkardı ve sabahtan beri titreyen elleri ile ağzına bir dal koyarak dudaklarının arasına koydu zehiri.
Ne yaparsa yapsın geçmemişti ellerinin titremesi, şu an vücudunun rahatlaması bile durdurmamıştı. Bu huyundan nefret ediyordu, gerçekten nefret ediyordu.
Alican kafasını sağ tarafına doğru uzattı ve titreyen eliyle sigara içen adama baktı. Karnı, bacakları, göğüsü... her yeri yapış yapıştı. Yaşadığı şeyi anlamlandıramadı, gerçekten yaşanmış mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delibal | Alican & Barbaros
FanfictionTehlikeli bir aşktı onların aşkları, fazlası zehirdi. Fazlası Delibal'dı. - Kafama göre yazıyorum, karakterlerin gerçek ile alakası yoktur. Kötü yorum yapacaklar gelmesin.