Moje More

329 38 7
                                    

"Bu ruhun evi yok, bu ruhun sesi de yok. Kara şafakta mumlar yanıyor. Kabuslarım..."

Elimdeki havluyla saçlarımı kurularken salona geçtim. Anında burnuma tatlı kokular dolarken bakışlarımı Amerikan mutfağında koşuşturan Jimine çevirdim. Elinde krep tavasıyla bana kocaman gülümsedi.

"Yolunu mu şaşırdın Jimin-ah, sabahın köründe mutfakta olmanı neye borçluyuz?"

" Uyku tutmadı, aşkım. Ben de kahvaltı hazırlayayım dedim. Hem Jimin'in muhteşem lezzetlerini özlemişsindir diye düşündüm."

Jimin'le 3 yıldır birlikde yaşıyorduk. Tanışıklığımız ise uzun yıllar öncesine dayanıyor. Jimin benim çocukluk arkadaşımdı. Koreyi terketdiğimde benimle gelmeyi çok istemişti ama daha üniversiteyi bitirmediği için ailesi izin vermemişti.

Sonra bir sabah kapımda belirmişti. Şok olmuştum, o gün yıllar sonra ilk kez mutlu hissetmişdim. Yaptığım tek bencillik ona karşı değildi. Jimin'i de geride bırakmıştım ben. Ama o beni bırakmamıştı işte. Jimin benim en büyük şansımdı.

"hmm, evet. Yanmış kreplerin favorim sanırım."

"Hey! Bir-iki kere ufak sakatlıklar olmuş ola bilir, bu benim muhteşem bir aşçı olduğum gerçeğini değiştirmiyor bir kere! dur bu koku da ne-"

"Mmmh, işte en sevdiğim, yanmış krep kokusu."

" Ya! ya! "

...

"İlaçlarını alıyor musun, Taehyung-ah?"

Sütümden bir yudum alırken duraksadım. Neden sormuştu ki, aniden? bir şeyden mi şübhelenmişti acaba?

"hm, evet. "

Küçük parmakları ile elimi tutup okşamaya başladı.

"Senin iyiliğini istediğimi biliyorsun, birtanem. Bana yalan söyleyerek bir yere varamazsın. Ne zamandır kullanmıyorsun? "

2 yıldır.

Yakalanmanın verdiği sinirle elimi çekip hızlı hızlı konuşmaya başladım.

"Ya nereden çıkartdın kullanmadığımı?! hem sabah sabah neden sorguya çekiliyorum durduk yere?"

"O zaman neden her gece hıçkırıklarının sesine uyanıyorum Taehyung?! Psikoloğunla konuştum, ona da kendini kapatmışsın. Psikiyatristin verdiği antidepresanları da kullanmıyorsun. Amacın ne Taehyung? Ben buraya geldiğimde bulduğum çocuğu yeniden görmek istemiyorum. Kendine bunu yapma. Bana bunu yapma!"

Jimin bağırıp çağırdıktan sonra, dinmiş iç çeke çeke ağlamaya başlamıştı. Bu görüntüyle gözlerimi sımsıkı kapattım. Onun ağlamasına dayanamıyordum. İğrenç bir insandım. Onu yıpratıyordum. Jimin şu ana kadar 20 kez ağlamışsa 15i benim yüzündendi.

Sandalyeden kalkıp önünde diz çöktüm. Minik ellerini avucumun arasına alıp sakinleştirici tonda konuşmaya başladım.

"Jimin-ah, sen benim her şeyimsin. Gerçek anlamda. Yaptığım tüm boktan şeylere göz yuman bir tek sen varsın. Seni üzmek bu hayatda yapmak istediğim en son şey bile olamaz. Ama sen de beni anla lütfen.

O ilaçlar...Beni duygusuz birisine dönüştürüyor. Kendimi bomboş hissediyorum. Bu his ölümden bile beter benim için. Onları içtiğimde kimseyi umursamıyorum. Seni bile. Bunu istemiyorum. Ben böyle yaşamak istemiyorum. Sana söz veriyorum, iyi olacağım. O ilaçlara ihtiyaç duymadan. İyileşeceğim, Jimin-ah. Senin için."

"Söz verdin?"

"Söz verdim."

...

"İşe gitmeyecek misin?"

SUSPENDED LOVE《Taekook》Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin